Kırılan An
Savaş alanı bir anda sessizleşti. Koruyucuların zincirleri havada asılı kaldı, mermiler yarım patlama halinde titreşti. Ne geçmiş, ne gelecek… yalnızca donmuş bir "şimdi" vardı.
Sonra, zemin altlarından çatladı. Ama bu, metalin değil, zamanın çatlama sesiydi—sanki binlerce saat kadranı aynı anda kırılıyordu. Çatlaklardan ışık yerine sahneler sızıyordu:
Cybertron'un altın çağı…
Optimus'un Prime olmadan önceki genç hali…
Megatron'un ilk kez savaş başlattığı an…
Henüz yaşanmamış, gri bir gelecekte yıkılmış Neon City…
Optimus'un optikleri titredi. "Bunlar… bizim hikâyelerimiz."
Megatron dişlerini sıktı. "Hayır… bunlar, bizim olası sonlarımız."
Koruyucular çatlakların içine çekildi, ancak onları tutan zincirler ikiliye de dolandı. Bir anlığına Optimus ve Megatron'un bedenleri dört farklı zaman çizgisine kopyalandı: biri geçmiş, biri şimdi, biri gelecek, biri ise tamamen bilinmeyen bir boyut. Her kopya, kendi savaşını veriyordu.
Optimus'un geçmiş versiyonu zincirleri kesmeye çalışırken, gelecekteki versiyonu çoktan yaralanmış halde düşüyordu. Bu yara şimdiki Optimus'un göğsünde açıldı.
Megatron'un gelecekteki hali tamamen karanlık bir gölgeye dönüşmüş, zincirleri kendi lehine kullanıyordu; geçmişteki hali ise savaşmaktan kaçıyordu.
— Optimus: "Biz birbirimize bağlandık… ve onlar bu bağı koparmaya çalışıyor."
— Megatron: "O halde bağımızı güçlendireceğiz… ne pahasına olursa olsun."
İkilinin hareketleri senkronize oldukça, çatlaklardan yayılan zaman akışı bir girdaba dönüştü. Girdap, tüm savaş alanını içine çekti. Renkler tersine döndü; siyah ışık patladı, beyaz gölgeler oluştu.
Sonra her şey… düştü.
Ama düşüş, aşağıya değil zamansızlığa doğruydu.
Optimus ve Megatron, bir anda hiçbir yıldızın olmadığı, yerçekiminin hissettirmediği, tamamen sessiz bir boşluğa vardılar. Koruyucular yoktu. Zaman yoktu. Yalnızca onların nefes sesleri vardı.
Ve tam o an, karşılarında yavaşça şekillenen Nexus'un gerçek formu belirdi.