WebNovels

Chapter 35 - SESSİZ ÇAĞRI

(Azra'nın Anlatımı)

Uyku… artık bana huzur vermiyor. Eskiden yastığa başımı koyduğumda, bütün dünyanın yükünü birkaç saatliğine unutur, sabaha daha dingin uyanırdım. Şimdi ise her gece bir sınav gibi. Gözlerimi kapadığım an, beni içine çeken o karanlık başlıyor.

Rüyalarımda hep o var. Adını bilmediğim, yüzünü tam seçemediğim ama varlığını bedenimin her zerresinde hissettiğim adam. Önceleri sislerin içinden beliren bir gölgeydi. Şimdi ise adımlarını duyduğum, nefesini ensemde hissettiğim, gözlerinin ağırlığını üzerime bırakan birine dönüştü.

Bu gece de öyle oldu.

Birden kendimi eski taş duvarlarla çevrili dar bir sokakta buldum. Ay ışığı yoktu, gökyüzü simsiyah bir örtü gibi tepemde asılıydı. Çevreme baktım; yalnızdım. Ya da öyle sandım. Çünkü o sessizlikte bir ses vardı: ağır, kararlı ayak sesleri.

Kalbim çılgınca çarpmaya başladı. "Yine burada," dedim içimden. Korku damarlarıma işledi ama garip bir şekilde kaçmak istemedim. Kaçmak yerine olduğum yerde durup bekledim.

Gölgeler kıpırdadı. Ve işte… o.

Uzun adımlarla karanlıktan çıktı. Bu defa siluet değil, daha belirgin bir varlık gibiydi. Kolları, omuzlarının sertliği, bana yaklaşırken etrafı saran ağırlığı… her şey çok gerçekti. Yüzü hâlâ yarı gölgeler içinde saklıydı ama gözleri… O gözler beni yakaladı. Sanki bütün karanlığı yutmuş ama bana yöneldiğinde içinde ateşten bir parıltı vardı.

Nefesim kesildi.

O anda dilimden bir fısıltı döküldü:

"Sen… kimsin?"

Ama cevap yoktu. Yalnızca o gözler. Yalnızca adımlarının yankısı.

Bir adım daha yaklaştığında ayaklarım geri gitmek istedi, fakat kalbim ileriye atılmak için çırpındı. Parmaklarımı kontrol edemiyordum. Sanki bana doğru uzanan görünmez bir ip onları çekiyor, ellerim havaya kalkıyordu.

"Yaklaşma," demek istedim, ama dudaklarım ihanete uğradı. Çıkan tek kelime sessiz bir fısıltı oldu:

"Gel…"

Ve o an, gerçekten geldi. Aramızda kalan o son mesafeyi yok ederken, sanki dünya tamamen sustu. Sadece kalbimin çarpışı ve onun adımları kaldı. Parmak uçlarım neredeyse onun eline değecekken…

Birden gözlerim açıldı.

Odamdaydım. Yorganım göğsümün üzerinde ağırdı, nefesim boğazıma takılmıştı. Ama en korkuncu, odanın karanlığında hâlâ onun gölgesini hissediyordum. Sanki bir köşede duruyor, beni izliyordu.

Ellerim titreyerek saçlarıma gitti.

"Sen… gerçekte var mısın, yoksa sadece bir kabus musun?" diye fısıldadım kendi kendime.

Cevap yoktu. Ama içimde bir şey… kalbimin en derininde gizlenen bir his… bana onun gerçek olduğunu söylüyordu.

Ve işte o an fark ettim: Ben artık uykudan değil, uyanıklıktan korkuyordum. Çünkü uyanıkken bile gözlerimi kapatınca onu görmek istiyordum.

O kimdi? Neden beni seçmişti? Neden rüyalarımı işgal ediyordu? Bilmiyordum.

Tek bildiğim, kalbimin içinde sessizce yankılanan o çağrıydı:

Gel…

---

More Chapters