Gecmiş olsun komutanım, en yakin zaman da sizi de tekrar aramıza bekliyoruz" dedi Eren. Taburcu okuyordu serumu bitmişti. Aynı şekilde Eralp'de karşılık verdi;
"Sağol kardeşim, dikkat edin selamlarımı ilet."
"Emredersiniz komutanım!". diyerek Helinin koluna girip odadan çıktı Eren. Eralp yalnız kaldı ki zaten o hep yalnız değil miydi ? Hiç kimsesi yoktu, olsun da istemiyordu zaten. Onu anlayan biri çıkana kadar kendi olacakti ve sadece kendisi...
Aradan iki saat geçmişti o da bir saat kadar uyumuştu zaten. Uyandığın da ise sadece önünde ki yüze aval aval bakıyordu. Arin oradaydı. Serumu kolundan çıkartmak için uğraşıyordu ve yüzü de Eralp'in görüş alanı içindeydi. Eralp bir süre baktıktan sonra başını yana doğru çevirdi ve hafif hareketlendi.
Boğazını temizledi. Konuşmaya Arin başladı.
"Merhaba, uyumuştunuz sanırım. Uyandırmak istemedim o yüzden kendi çabalarımca yavaş davranmaya çalıştım aslında. Uyandırdıysam özür di-" dediği an sözü kesildi ve araya Eralp girdi.
"Hayır önemli değil. Uyuyamıyorum zaten sizlik bir durum yok." Ve ayrıca bu yüz, bu sima ona yani Eralp'e çok tanıdık geliyordu ve sanki, sanki annesi vardı karşısın da. Arin'in yüzü fazlasıyla annesini andırıyordu. Bir süre ikisi de bakıştı ve Arin doğruldu.
"Neyse, ben yine gelirim. Bir sorun olursa yapmanız gerekeni biliyorsunuz."
sözlerini tamamladı ve kapiya ulaşan koridora girecekken Eralp söze girdi:
"Annem" Arin anlamayarak arkasını döndü ve "efendim" dercesine bir bakış attı. "Annem, anneme çok benziyorsun. Yüz simaların onu andırıyor." dedi Eralp. Arin ise gülümsedi.
"Çok sevindim, ismi neydi annenizin?"
"Zehra"
"Ne güzel bir isim, ben çok sevindim. Bir gün annenizle de tanışmak isterim."
Eralp derin bir nefes aldı, ilk defa birine karşı garip his ediyordu neden oluyordu şimdi bu ?
"Annemle tanışamazsın" Arin garip bir bakış attı o sırada hala koridorun başında bekliyordu.
"Neden ?"
"Çünkü o... Çünkü o.. Çünkü o yok, O benimle değil. Kaybettim ben annemi."
Arin'in gözlerinde derin bir hüzün belirdi. O neden üzülmüştü bilmiyordu.
"Başınız sağ olsun. Rabbim mekanını cennet eylesin. Benim şimdi gitmem gerekiyor, görüşmek üzere."
"Görüşürüz." Arin ve Eralp. Onlarda anlamıştı Eralpe göre annesine benzediği için bile o farklı bir Doktordu. O farklı bir boyuttu artık, annesine olan özlemini ona sarılarak gidermek istedi ama yapamazdı. Daha yeni tanımış olduğu bir insana bunu asla yapamazdı. Ki zaten kendine de bunu yakıştıramıyordu. Annesinden sonra sevmek bile suç gibiydi ona. O yüzden kimseye bir şey his etmezdi...
🦋🦋
Gece saat kaç bilmiyordu ama baya sıkılmıştı aklı Tim'indeydi. Olan, biten yeni bir olay var mıydı acaba merak ediyordu. Başta da demiştik ya orası sadece bir birlik veya Tim değil orası kardeşlik, merhamet ve yeri geldiğinde Güç ortaya koyulan bir yerdi. Orası annesinden sonra ikinci eviydi. Saatler geçmiyordu serum bitmek üzereydi ne yapsam ne yapsam diye düşünüyordu ama yine de hiç bi bok bulamiyordu. Sinirleniyordu, genetiğinde vardı zaten agresif ve hiperaktif bir insandı Eralp. Derken, derken odaya Arin girdi ilk başta naifçe kapıyı tıklattı içeriden "Gel" Sesi gelince içeriye girmişti. Seruma doğru ilerledi.
"Eralp Bey, nasıl his ediyorsunuz? Gece oldu bakayım dedim uyumuşsunuzdur diye"
"Niye uyanıkken gelmek istemiyor musun?"
Ne alakaydı şimdi Eralp neler söylüyordu kafayı yemiş olmalıydı.
"Yani şey anlamında dedim ben uyurken geliyorsunuz genelde anlamında" Eralp kendini ifade etmeye çalışırken, Arin araya girdi;
"Tamam tamam sakin olun, anladım ben demek istediğinizi. Serumunuz bitmiş bu akşam daha fazla serum vermek istemiyorum. Ağrınız sızınız var mı ?"
"Hayır yok. Teşekkür ederim"
"Rica ederim." Arin serumu çıkartırken Eralp pür dikkat onu izliyordu, annesine gerçekten çok benziyordu bunu, bu simayi gördüğün de duramazdı ki. Bakmalıydı 20 yıl önce toprağa koyduğu o yüze, O bedene, O meleğe bakmalıydı. Ve yine serumu çıkarttı, doğruluyordu ki Eralp kolundan tuttu daha sonra hiç beklemedik bir şekilde ellerini saçına götürdü biraz üst tarafda durdu ve bir şey çekti. Saçında yaprak kalmıştı.
"Saçında yaprak kalmış. Yanlış anlama."
"H-he yok yok anlamam. Sağolun."
Yüzleri biraz da olsa yakındı, Arin doğruldu ve çöpe ilerledi çıkarttığı serumlari çöpe attı. Daha sonra tekrar Eralp'e döndü;
"Bir sorun olursa düğmeye basmanız yeterli, iyi istirahatler"
"Sağolun" dedi boğuk bir sesle Eralp. Ve sanırım uykusu gelmişti. Arini görünce içi yumuşuyordu Arin daha doğrusu onun yüzü Eralp'in kalbine kazınan bir yüz idi. Tıpkı annesini görmüş gibi mayıştı... Hala sertti hala kızgındı hala kinci değişmemişti ve bu yüzden de Annesi ona her türlü ulaşıyordu.
🦋🦋
