Sarayın terasında, İstanbul'un eski sokaklarından gelen bir tekstil işçisi olan Ferkan, yıldızların altında, hayatını katı kurallara göre yaşayan bir prensesle, Prenses Eleonur ile sohbet ediyordu. Resmiyetin duvarları yavaş yavaş eriyordu.
Eleonur, terasın demir parmaklıklarına yaslanmış, uzaklara bakıyordu. "Bu kadar büyük bir güce sahip olmak nasıl bir duygu, Prens Ferkan?" diye sordu. "Dünyadaki çatışmaları hissedebiliyormuşsunuz..."
Ferkan, onun unvanına aldırış etmeden, sade bir dille cevap verdi. "Ben o güce sahip değilim, Prensesim. O güç, içimdeki huzurla bana geldi. İnsanların içindeki kargaşayı hissedebiliyorum. Size bir sır vereyim mi?"
Eleonur merakla Ferkan'a döndü. "Tabii..."
"Siz de o kargaşayı hissediyorsunuz, değil mi? Sadece dışarıdan değil, içinizden gelen bir şey bu."
Eleonur'un gözleri şaşkınlıkla açıldı. "Nasıl bildiniz?"
Ferkan gülümsedi. "Çünkü ben de aynı hislerle yaşadım. Fatih'in sokaklarında, hayatımın boşuna olduğunu düşünürdüm. Dışarıdan herkesin hayatı ne kadar normal görünse de, içlerinde ne fırtınalar koptuğunu hissederdim."
Eleonur, Ferkan'ın bu kadar açık sözlü olmasına şaşırmıştı. "Sarayda da öyle... Geceleri bu balkona çıkar, yıldızlara bakarım. Dışarıda ne kadar görkemli bir hayatım olsa da, içimde bir boşluk var. Kimse bunu anlamaz."
Ferkan, onun yanına doğru bir adım attı ve yüzünde sıcak bir gülümsemeyle "Ben anlıyorum," dedi. "Çünkü sizin yalnızlığınız, benimkiyle aynı."
Eleonur'un gözleri parladı. Yıllardır kimseye açamadığı kalbi, Ferkan'ın birkaç sözüyle adeta çözülmüştü. Konu değişti ve Eleonur, Ferkan'a İstanbul'u sordu.
Ferkan'ın gözleri uzaklara daldı. "İstanbul," diye başladı, "boş bir taştan çok daha fazlası. Orası, benim için kaosun ve huzurun bir arada yaşadığı bir şehir. Boğaz'da vapurdan martılara simit atarken, hayatın tüm kargaşası kaybolur, yerini sadece deniz kokusuna ve huzura bırakır."
Eleonur gülümsedi. "O zaman bana o vapurdan simit atmayı öğretir misiniz? Sizin huzurunuzu hissetmek istiyorum."
Ferkan'ın kalbi hızlı attı. "Memnuniyetle, Prensesim."
Bu konuşma, sadece bir diyalog değil, iki ruh arasında kurulan derin bir bağın ilk adımıydı. Eleonur, Ferkan'ın huzurunda, yıllardır aradığı sükuneti bulmuştu. Ferkan ise, Fatih'ten bu yana aradığı huzurun asıl kaynağının, bir prensesin kalbinde olduğunu anlamıştı.