WebNovels

Chapter 12 - Bölüm 12:Depo/ Yasak Aşk

Rüya'nın hamlesi, satranç tahtasında bir kaleyi devirmek gibiydi. Sevim'in her öğleden sonra depoya gidişi, Ferkan'ın kalbine saplanan bir hançerdi. Atölye artık daha da anlamsız, daha da boş geliyordu. Gözleri sürekli saati takip ediyor, öğle vaktinin gelişiyle içine çöken ağırlıkla boğuşuyordu. Sevim'in adımlarının merdivenlerde kayboluşunu dinliyor, ardından Rüya'nın cam ofisine nefret dolu bir bakış atıyordu. Bu sessiz savaşta Rüya bir piyonu esir almıştı ve Ferkan çaresizdi.

Depo, Sevim için tam da Rüya'nın arzuladığı gibi bir zindandı. Yüksek tavanlı, soğuk, tozlu ve yalnız bir yer. Tek arkadaşı, raflardaki binlerce metrelik kumaşın ve tavandan sarkan solgun bir ampulün sessizliğiydi. Saatler boyunca elindeki listelerle kumaş toplarını sayıyor, ama aklı hep yukarıdaydı. Ferkan'ı, onunla paylaştığı o kısacık anları düşünüyordu. Bu fiziksel ayrılık, aralarındaki duygusal bağı zayıflatmak yerine, bir mıknatıs gibi daha da güçlendiriyordu.

Ferkan bu duruma birkaç gün dayanabildi. Bir akşam, Sevim'den gelen "Burası çok soğuk" mesajı bardağı taşıran son damla oldu. Suçluluk ve özlem duygusu, mantığına ve korkusuna galip geldi. Ertesi gün, eline bir kumaş örneği ve bir not defteri alarak masasında bir plan yaptı. Kusursuz bir bahaneye ihtiyacı vardı.

Öğleden sonra, Sevim'in depoya inmesinden yaklaşık bir saat sonra, Ferkan ustabaşının yanına gitti. "Yeni koleksiyon için düşündüğüm bir ipek vardı," dedi kendinden emin bir sesle. "Stok durumunu ve dokusunu son bir kez kontrol etmem lazım. Depoya iniyorum."

Kimse şüphelenmedi. Bu, onun işinin bir parçasıydı. Ferkan, merdivenleri inerken kalbinin ne kadar hızlı çarptığını duyabiliyordu. Deponun ağır demir kapısını iterek açtığında, Sevim'i dar bir koridorun en sonunda, bir elinde liste, diğer eliyle bir top kumaşı okşarken buldu. Sevim, kapının sesini duyunca korkuyla arkasını döndü. Ferkan'ı görünce gözleri şaşkınlıkla büyüdü.

"Ne yapıyorsun burada?" diye fısıldadı. "Ya biri görürse?"

"Umurumda değil," dedi Ferkan, ona doğru yürürken. "Bu benim suçumdu. Seni bu delikte yalnız bırakamazdım."

Sevim'in gözleri doldu. "Senin suçun değil," dedi. "Bizim suçumuz."

Artık aralarında sadece birkaç adım kalmıştı. Aylardır biriken her şey; bakışmalar, gizli mesajlar, çay bahçesindeki gözyaşları, parmaklarının birbirine değdiği o an... Hepsi o dar koridorda havada asılı duruyordu. Kelimeler tükenmişti. Ferkan elindeki defteri ve kumaşı yere bıraktı. Bir adım daha atıp aralarındaki mesafeyi kapattı ve ellerini Sevim'in yüzüne koydu. Sevim karşı koymadı. Aksine, bir ömür bu anı beklemiş gibi ona doğru eğildi.

Ve Ferkan, Sevim'i öptü. Bu, tutkulu olduğu kadar çaresiz, isyankar olduğu kadar masum bir öpücüktü. Tozlu rafların ve sessiz kumaşların şahitliğinde, yasak aşkları geri dönülmez bir şekilde mühürlendi. Artık ne müttefiktiler ne de sırdaş. Onlar, dünyanın geri kalanına karşı birlikte savaşan iki aşıktı.

More Chapters