Hazal'ın Anlatımı
Boran'ın yarasını sararken ellerim titriyordu. Sanki bir yanlış hareketim, onu elimden alacakmış gibi.
O ise sessizdi. Gözleri kapalı, nefesi ağırdı ama hâlâ o bildiğim dağ gibi güçlü Boran'dı.
"Dayan ne olur…" dedim, alnımı onun göğsüne yaslayarak.
Kalbinin atışını dinledim. Her vuruş bana hayat veriyordu.
Ama biliyordum… dışarıda karanlık eller yeniden harekete geçmişti.
Boran'ın düşmanları bitmiyordu. Birini sustursa, öteki çıkıyordu.
Ve artık sadece dışarıda değil, içeride de vardı.
İhanetin kokusu bu eve sinmişti.
---
Boran'ın Anlatımı
Gözlerimi açtığımda loş ışığın altında Hazal'ı gördüm.
Ellerinde kan lekesi vardı ama bana bakarken gözleri nur gibi parlıyordu.
"Yorma kendini." dedim kısık bir sesle.
O başını iki yana salladı.
"Sen benim nefesimsin Boran. Nefesimi bırakır mıyım?"
Sustum. Söyleyecek söz bulamadım.
Ben, bunca kanın içinde boğulurken, o hâlâ bana sarılıyordu.
Ve içimden geçirdim: "Benim en büyük düşmanım, ihanet değil… onun gözlerindeki korku."
Ama dışarıda yeni bir oyun kuruluyordu, bunu hissediyordum.
Çetin'in ölümünden sonra güç dengeleri değişmişti.
Artık herkes Boran'ın zayıflığını arıyordu.
Ve onlar, en yakınıma kadar sızmıştı.
---
Hazal'ın Anlatımı
Gece yarısı bir fısıltı duydum.
Koridordan gelen ayak sesleri, kimin olduğunu anlayamadığım bir konuşma…
"Boran uzun süre dayanamaz. Yaraları ağır.
Yarın gece harekete geçeceğiz. İçeriden kapı açılacak.
Ve Boran'ın nefesi son bulacak."
Kanım dondu. Ellerim buz kesti.
Boran'ın odasına koşmak istedim ama durdum.
Eğer hemen söylersem, o öfkeyle kan gövdeyi götürürdü.
Ama susarsam, onu kaybedecektim.
O an karar verdim:
Ben, Boran'ın gölgesinde duran kadın olmayacaktım.
Ben onun kalkanı olacaktım.
Boran için, onun nefesi için… o karanlık ellerin önüne ben geçecektim.