Boran'ın Anlatımı
O gün bütün malikâneye ağır bir sessizlik çökmüştü.
Herkesin gözleri bende, benim gözlerimse tek bir kişideydi.
Yıllardır yanımda, sırtımı dayadığım, en çok güvendiğim adamlardan biri…
Dosyadaki isim oydu.
Adı ağzıma aldığımda bile boğazıma düğüm oluyor: Miran.
Onunla birlikte onlarca savaşa girmiştik.
Yanımda vurulmuştu, onun için mermiler göğsümü delmişti.
Kardeş bildiğim bir adamın adını ihanete karışmış görmek…
Öyle bir acıydı ki, düşman kurşunu bile bu kadar yakmazdı.
Akşam olduğunda, Miran'ı çağırdım.
Odaya girdiğinde gözlerinde hiçbir suçluluk yoktu.
"Ne oldu Boran? Yüzün öfkeden taş kesilmiş gibi." dedi.
Dosyayı önüne fırlattım.
"Bunları açıklayacak mısın?" dedim, sesim buz gibi.
Gözleri dosyanın üzerine kaydı.
Bir anlık tereddüt… ama ben o tereddüdü gördüm.
İşte o an kalbim parçalandı.
---
Hazal'ın Anlatımı
Kapının ardından her şeyi duyuyordum.
Boran'ın sesindeki öfke, Miran'ın suskunluğu…
İçimden "Allah'ım ne olur yanlış olsun, Miran hain çıkmasın…" diye dua ediyordum.
Ama Boran'ın öfkesi arttıkça, umudum azalıyordu.
Kapının ardından Boran'ın tok sesini işittim:
"Yıllardır ekmeğimi yedin, soframda oturdun. Bana kardeşim dedin. Ama şimdi öğreniyorum ki, sen düşmanın sofrasında da oturmuşsun."
Miran'ın sesi titredi:
"Boran… ben seni satmadım. Mecbur kaldım. Ailem tehdit edildi. Çocuklarım… onları öldüreceklerdi!"
---
Boran'ın Anlatımı
Kalbim daha da sıkıştı.
Çünkü Miran'ın çocukları vardı.
Onları kucağıma almış, kendi evlatlarım gibi sevmiştim.
Ama ihaneti affetmek… bu benim kanunumda yoktu.
"Benim evimde ekmek yiyen, benim arkamda duran adam…" dedim, dişlerimi sıkarak.
"…düşman karşısında susacak, ama diz çökmeyecek. Onun ailesini ben korurum! Sen bana sormadan onların önüne başını eğemezdin!"
Miran'ın gözlerinden yaşlar süzüldü.
"Boran… sen anlamıyorsun. Onlar çok güçlüydü. Elimden bir şey gelmedi. Affet beni."
Bir an sustum.
Çünkü içimde bir fırtına koptu.
Kardeşlik mi ağır basmalıydı, yoksa kanun mu?
---
Hazal'ın Anlatımı
Odaya girmek istedim ama Boran'ın öfkesi beni durdurdu.
Çünkü biliyordum… bu yüzleşme ya bir bağışlama ile bitecekti,
ya da kanla…
---
Boran'ın Anlatımı
Miran'ın gözlerinin içine baktım.
O an kararımı verdim.
"Kardeşim…" dedim kısık sesle.
"…senin kanını dökmek bana ağır gelir. Ama bu sofrada ihanetin bedeli vardır."
Silahımı masaya koydum.
"Bu kez ben değil, sen karar vereceksin. Ya bu evden şerefinle çıkarsın… ya da ihanetinle ölürsün."
Miran'ın eli titredi.
Gözleri bana baktı, sonra silaha.
Ve o an… odanın içinde ölüm sessizliği çöktü