Boran'ın Anlatımı
Gece boyunca uyumadım.
Hainin kanı hâlâ ellerimdeydi, her ne kadar yıkasam da izi gitmiyordu.
O masada dökülen kan, aslında bana atılmış bir meydan okumaydı.
"Tek başına değildi…" dedim kendi kendime.
"Onu kimin yönlendirdiğini bulmazsam, ihanet büyüyerek devam edecek."
Masamın üzerindeki dosyalara, haritalara, düşman bölgelerine baktım.
Ama asıl düşman haritanın dışında, gölgedeydi.
Kapı tıklandı.
En sadık adamlarımdan biri, Emir, içeri girdi. Yüzü solgundu.
"Boran abi… bir şey bulduk." dedi.
Elindeki dosyayı önüme bıraktı.
Dosyada, hainin son haftalarda kimlerle görüştüğüne dair raporlar vardı.
Gözlerim satırların üzerinde kayarken kalbim sıkıştı.
Çünkü isimlerden biri…
Benim için en güvenilir adamlardan biriydi.
---
Hazal'ın Anlatımı
Sabahın ilk ışıkları malikânenin duvarlarına vururken Boran hâlâ odasındaydı.
Yüzü taş kesilmiş gibiydi. Elindeki dosyayı sıkıyordu.
Yanına yaklaştım, fısıldadım:
"Ne oldu? Bir şey mi buldun?"
Boran gözlerini kaldırdı.
Gözlerindeki öfke, dondurucu bir kış gecesi gibiydi.
"Hazal… ihanet sandığımdan daha derin. Ve bu kez…" dedi, yutkundu.
"Bu kez bana en yakınlardan biri çıktı."
İçim ürperdi.
"Kim?" diye sordum, dudaklarım titreyerek.
Boran sessiz kaldı.
Sonra dosyayı yavaşça kapattı.
"Henüz adını söylemeyeceğim. Ama emin olana kadar gözümün önünde olacak." dedi.
Onun bu sözleri, kalbimde fırtınalar kopardı.
Çünkü anladım ki, bundan sonra soframızda oturan herkes… şüpheliydi.
---
Boran'ın Anlatımı
O gün bütün adamları bir araya topladım.
Kimseye belli etmeden gözlerimi üzerlerinde gezdirdim.
Onların her nefesi, her bakışı artık benim için bir işaretti.
Ama içimdeki öfke gitgide büyüyordu.
Çünkü dosyada yazan isimlerden biri…
Yıllardır yanımda olan, omuz omuza savaştığım bir kardeşimdi.
Eğer bu doğruysa…
Benim için ihanetin en ağır yüzüyle tanışma vakti gelmişti.
---
Hazal'ın Anlatımı
Boran masadan kalktığında yüzünde korkunç bir ifade vardı.
Yanıma yaklaştı, gözlerimin içine baktı.
"Hazal… bu yol kanlı bir yol olacak. Ama ben o yılanın kim olduğunu ortaya çıkaracağım." dedi.
Ellerini tuttum.
"Boran, kendini kaybetme. Senin öfken değil, adaletin kazansın." dedim.
Ama içimden bir ses, Boran'ın çoktan geri dönülmez bir yola girdiğini söylüyordu.
Çünkü artık Boran sadece düşmanlarıyla değil,
kendi kanıyla, kendi kardeşleriyle savaşacaktı…