Hazal'ın Anlatımı
Duman dağılırken kalbim boğazıma düğümlenmişti. Ayaklarım titredi, nefesim kesildi.
Bir beden yavaşça yere yığıldı.
"Arif!" diye bağırdım.
Kurşun onun omzuna saplanmıştı. Kan gömleğini kırmızıya boyuyordu. O an gözlerim Boran'a kaydı; dimdik ayakta, gözlerinde öfke ve acı vardı.
"Hazal, geri çekil!" diye kükredi Boran. Sesindeki kararlılık, fırtınayı andırıyordu.
Ama ben geri adım atmadım. Çünkü Arif'in gözlerinde başka bir şey gördüm: Pişmanlık.
---
Arif'in Anlatımı
Kan sıcak sıcak akıyordu. Gözlerim kararıyordu ama içimdeki yük daha ağırdı.
"Boran…" dedim hırıltıyla. "Ben… ben yanlış yaptım. Beni zorladılar. Kamil'i de, beni de… ailelerimizle tehdit ettiler."
Boran'ın silahı hâlâ elimdeki ihanetin hesabını sormak için doğrulmuştu.
Ama gözlerinde bir anlık tereddüt gördüm.
"Yine de…" dedim, boğazıma kan dolarken, "son kurşun… benim değil. Ben sana sıkmadım. Sana sıkamazdım…"
Gözlerim kapanıyordu.
---
Boran'ın Anlatımı
Arif yere düşerken kalbim bin parçaya bölündü. İhanet eden kardeşim, son nefesinde bile bir şeyler saklıyordu.
Ama silahı tutan o gölgelerden çıkan adam hâlâ oradaydı. Bize bakıyordu.
"Ne duygusal bir tablo…" dedi alayla. "Ama oyun burada bitmedi, Boran. Asıl savaş şimdi başlıyor."
Hazal'ın elini tuttum, onu arkamda sakladım. Gözlerim alev alev yanıyordu.
"Senin oyununu ben kurşunla değil, kendi kanımla bozacağım." dedim.
Adam kahkaha attı. Sonra gölgelerle birlikte kayboldu.
---
Hazal'ın Anlatımı
Boran dizlerinin üzerine çöktü, Arif'in kanlı gömleğine bastırdı. Omuzları titriyordu ama gözlerinden tek damla yaş düşmedi.
Ben biliyordum, içinden parçalanıyordu.
"Boran…" dedim fısıltıyla.
Başını kaldırdı, gözleri kırmızıydı. "Bu gece kararımı verdim, Hazal. İhaneti kanla temizleyeceğim. Ama bu kan, benim elimden akacak."
O an ürperdim. Çünkü Boran'ın bu sözü, önümüzdeki günlerde daha çok kurşun, daha çok kan ve daha ağır bedeller demekti.
Ama ben içimden tek bir dua ettim: Allah'ım, Boran'ı bu savaşta koru… yoksa sadece düşmanlarını değil, kendini de yakacak.