Hazal'ın Anlatımı
Koridordan gelen ayak sesleriyle uykum bölündü. Gözlerimi açtığımda pencerenin ardında gece hâlâ hüküm sürüyordu. Ama evin içi… huzurdan çok kaos kokuyordu.
Aceleyle fısıldaşan adam sesleri, kapıların açılıp kapanışı, zeminde yankılanan sert adımlar… Bu evde kaldığım birkaç gün boyunca böyle bir hareketlilik görmemiştim. İçimde tarifsiz bir huzursuzluk kıpırdanmaya başladı.
Ayağa kalktım, kapıya doğru yöneldim. Kulağımı ahşaba dayadığımda net bir şekilde duydum:
"Çift çember koruma olacak. Hiç kimse yaklaşamayacak!"
Boran'ın sesiydi. Derin, buyurgan ve bir o kadar da tehditkâr.
Kaşlarımı çattım. Kalbim hızla çarpıyordu. Neler oluyordu? Ben zaten onun evinde, onun adamlarının gözetiminde yaşıyordum. Daha ne kadar çember gerekiyordu?
Kapıyı açıp çıkmak istedim ama iki adım atmadan karşıma koca gövdeli bir adam dikildi. Sert bakışlarıyla önüme set çekti.
"Hanımefendi, lütfen odanıza dönün."
Şaşkınlıkla gözlerimi büyüttüm. "Ne demek dönün? Burası benim odam değil, benim hapishanem mi?"
Adam başını eğdi ama kıpırdamadı. Bir anlık öfkeyle yumruğumu sıktım. Kapının yanında, kendi hayatım üzerinde bile söz hakkımın kalmadığını fark etmek… boğazıma koca bir düğüm gibi oturdu.
Pencereye yöneldim. Perdeyi araladığımda bahçede dolanan silahlı adamları gördüm. Bir kısmı köşelerde bekliyor, bir kısmı devriye atıyordu. Bu manzara bana güven vermek yerine içimi daha çok daralttı.
"Artık tamamen kapana kısıldım…" diye fısıldadım kendi kendime.
O sırada kapı açıldı. Boran içeri girdi. Üzerinde siyah gömleği vardı, kolları sıvalı, yüzü gergindi. Göz göze geldiğimizde kalbim sıkıştı. Çünkü o bakışların altında, hem kararlılık hem de gizli bir telaş vardı.
"Neler oluyor?" diye sordum titrek bir sesle.
"Önemsiz." dedi kısa bir şekilde. Ama gözlerindeki kıvılcımlar, bunun hiç de önemsiz olmadığını söylüyordu.
Kaşlarımı kaldırdım. "Önemsiz mi? Etraf asker gibi adamlarla dolu, kapıma bile dikmişsin! Beni burada kafese kapatıp susmamı mı bekliyorsun?"
Sesinde sabrını zorlayan bir soğukluk vardı. "Hazal, anlamak zorundasın. Tehlike kapımızda. Düşmanlarım sadece bana değil, sana da gelebilir. Benim adımın yanında senin adın da artık yazılı. Seni korumak için buradayım."
Yutkundum. "Koruma diyorsun ama ben kendimi korunmuş değil, tutsak hissediyorum. Senin yanındayken nefes alamıyorum."
Boran bana yaklaştı, adımları sessiz ama tehditkârdı. Parmaklarıyla çenemden tutup başımı kaldırdı. Gözlerimin içine baktı.
"Benim gölgemde nefes almak zor olsa da, dışarıdaki karanlıkta tek bir nefesin bile olmayacağını anlamıyor musun?"
Kalbim gürültüyle çarptı. Sözleri korkutucuydu ama içinde saklı bir gerçek vardı. Ben istemesem de, onun hayatı benim hayatımı da hedef haline getirmişti.
Onun bakışları gözlerimde gezinirken içimdeki öfke ile güven arasında sıkışıp kaldım. Ne ona tamamen düşman olabiliyordum ne de tamamen güvenebiliyordum.
Ama şunu biliyordum: Bu kapılar kapanmıştı. Ve anahtar Boran'ın ellerindeydi.
---