WebNovels

Chapter 7 - Derin Depresyon ve Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu Bir Arada(Hastanın Yaşamı – Devam Bölümü)

10. Gün – Zihnin İçindeki Kalabalık

Depresyonun sessizliği artık tek ses değildir.

Hastanın zihninde kişiliklerin hareketliliği artmaya başlar. Sessizliğin yerini iç içe geçmiş cümleler, çarpışan düşünceler alır.

Ana kişilik, yalnızca şu hissi tarif edebilir:

"Ben yorgunum ama içimdeki herkes uyanık."

11. Gün – Kişilikler Tek Tek Kendini Gösteriyor

Yaren:

En kırılgan olanı. Her şeyden çabuk etkilenen, ağlayan, içindeki acıyı yüksek sesle değil sessizce taşıyan. Depresyonun yükünü en çok hisseden aslında odur.

Sabah aynaya baktığında fısıldar:

"Bugün de zor olacak."

Ahmet:

Karanlık, sert, dünyaya güvensiz. Acıyı tehditle bastırmaya çalışan bir savunma sistemi.

İçinde olduğu zaman hastanın enerjisi ağırlaşır, nefesi bile değişir.

Der ki:

"Bu dünya sana iyi değil. Her şey tehlike."

Emre:

Daha akılcı, toparlayıcı, düzen isteyen. Zihnin içinde ara ara konuşur:

"Kontrol bende olsun. Bir dakika durun, herkes sakin."

Ama diğerlerinin sesi güçlü olduğu günler Emre bile yorulur.

Melek:

Koruyucu rolü üstlenen, şefkatli ama kırgın. Hem Yaren'e hem ana kişiliğe sarılmaya çalışan bir iç ses.

Bazen şöyle der:

"Dayan. Biraz daha dayan. Ben buradayım."

İsimsiz:

Ne tam iyi ne tam kötü. Ne istediği belli değil.

Onun sesi geldiğinde hastanın omuzlarına ağırlık çöker.

Cümleleri keskin ve belirsiz olur:

"Ben kimim bilmiyorum. Ama buradayım."

Bu kalabalığın arasında ana kişilik bazen sadece şunu düşünür:

"Ben kimim?"

12. Gün – Gün İçindeki Geçişler

Dissosiyatif hastalarda zaman algısı bozulur.

Bu hasta da günün içinde aniden "boşluklara" düşer.

Bir anda mutfakta bulur kendini, ne yaptığını bilmeden.

Ya da konuşurken cümleyi yarım bırakır; başka bir kişilik devralır.

Depresyonun getirdiği ruhsal ağırlıkla birleşince geçişler daha hızlı olur.

Bir an Yaren ağlarken,

Birkaç dakika sonra Ahmet öfkeli bir tonla içerden konuşur.

Emre araya girer, Melek toparlamaya çalışır.

Ana kişilik bazen kendi zihninde oturan bir misafir gibi hisseder.

13. Gün – Depresyonla Dissosiyasyonun Çarpışması

Depresyonda olan biri yalnızlık ister.

Dissosiyatif biri ise zihninde hiçbir zaman yalnız değildir.

Bu çelişki, hastayı çok yorar.

Yaren içerden şöyle der:

"Yalnız kalmak istiyorum."

Ahmet der:

"Herkesten uzak dur."

Melek der:

"Gitme, birileri seni duysun."

Emre der:

"Karar verelim."

İsimsiz sadece fısıldar:

"Ben buradayım…"

Hasta ise ellerini yüzüne kapatıp fısıldar:

"Ne yapacağımı bilmiyorum."

14. Gün – Terapi Odasında Çatışma

Psikologla yapılan seanslar en zor günlerdir. Çünkü herkes konuşmak ister.

Bazen sadece ana kişilik konuşur, bazen aniden bir geçiş olur.

Psikolog not alır, hasta ise utanır, korkar, rahatlar—hepsi bir arada.

Bir seansta psikolog yumuşak bir sesle sorar:

"İçinizde şu an kim konuşmak istiyor?"

Bu soru bile içeriği karıştırır.

Ahmet: "Sormasın."

Yaren: "Cevap verelim."

Melek: "Güvenebiliriz."

Emre: "Düzeni koruyalım."

İsimsiz: "…"

Ana kişilik zorla nefes alır:

"Bilmiyorum."

15. Gün – Gerçekliğe Tutunma

Dissosiyatif bir hastanın en büyük mücadelesi gerçeklik hissini kaybetmemektir.

Depresyon bunu daha da zorlaştırır.

Bu gün hasta aynaya bakarak uzun süre kendisini inceler.

"Bu benim yüzüm mü?"

"Bu eller bana mı ait?"

İç sesler susmaz ama hasta kendine bir yöntem geliştirir:

Zeminle temas.

Ayaklarını yere iyice basar.

Derin nefes alır.

Etrafına bakar.

Mutfakta kahve kokusu, odada ışık…

Gerçeklik kırıntılarını toplar.

Bu küçük hareketler bile büyük zaferdir.

16. Gün – İlk Güçlenme Belirtileri

Akşam olduğunda iç seslerde hafif bir sakinlik olur.

Kişilikler artık kavga etmiyor, sadece izliyor gibidir.

Ana kişilik ilk kez şunu düşünür:

"Belki bu kadar dayanabildiğime göre daha fazlasını da yapabilirim."

Melek sessizce yanıtlar:

"Yaparsın."

More Chapters