Murat, dünmi maceradan sonra hemen arkadaşlarına söz verdiği buluşmanın gerçekleşeceği konusunda mesaj attı ve buluşma yerini söyleyen bir sesli mesaj gönderdikten sonra, maceranın yorgunluğu ile hemen uyudu.
Murat, öğlen ışıkları ile uyandı ve alarmının sesi odayı doldurdu. Nikolai odada yoktu ve belli ki diğerleri de otelde değildi. Murat bu 1 günlük izinde arkadaşları ile geçireceği mükemmel günü düşünere uyandı ve alarmını kapattı. Sabah rutin bakımını yaptı ve daha sonra giyinip otelden ayrıldı. Daha sonra metro ile buluşma noktasına gitti, eminönü'nde arkadaşları ile buluştu.
4 kişilerdi, Yusuf, Rüzgar , demir ve Tarık.
Yusuf 1.70 boyundaydı ve iri sayılırdı. Gözlüğü ve dış görünüşü onu ayırt edici yapıyordu. Rüzgar ise hemen hemen yusuf ile aynı boydaydı ama ondan çok daha zayıftı. Sevdiği şeylere olan bağlilığı tişörtünden belli oluyordu. Demir ise açık ara en uzun ve yapılı olandi. 1.85 boyu ve iri yapılı ama sakin bir devdi. Tarık ise grubun en küçüğüydü ve 13 yaşındaydı, bu buluşma için bir mucize eseri evinden çıkıp ailesini ikna ederek izmirden istanbula gelmişti
Murat ise aralarında bariz şekilde en kısaydı. 1.65 boyundaydı, sarı saçları ve yeşil gözleri ile arkadaşları onu hemen tanıdı. Murat ise herkesten önce rüzgara bakarak konuştu
Murat: rüzgar, ufak bir soru. NEDEN "gotikleri seviyorum" yazan bir tişörtle geldin ?
Rüzgar : e gotikleri sev-
Rüzgar sözünü bitirmeden hemen yusuf araya girdi
Yusuf : burada konuşma hakkın yok rüzgar biz sana düzgün bir şey git dedik sen ne giydin baksana ya.
Demir : ben rüzgarı zaten tembihledim saçma bir şey yapma diye lan adam buluşmayı trolledi
Tarık ise konuşmadı ve sadece konuşmaları izledi.
Ve çok değil, sadece birkaç saniye sonra ortak bir ses çıktı hepsinden. Mide gurultusu, hiçbiri kahvaltı yapmamıştı ve bu an hepsinin ortak kararda birleşmesini sağladı. Kahvaltıya gideceklerdi, yusuf zaten gitmeleri gereken restoranı çok iyi biliyordu
Yusuf : mükemmel bir mekan biliyorum beyler. Yürüyün.
Murat : tam olarak nasıl bir restoran ?
Yusuf : kişi başı 400, içecek ve yemek sınirsız ve çok çeşitli bir menüleri var, mekanı batırmadan dönmek yok
Hepsi ellerini topladı ve daire oluşturdu. Ellerini üst üste koymuş şekilde birleştirdiler
Hepsi : MEKANI BATIRMAYA GİDİYORUZ! ÖLMEK VAR, DOYMAK YOK
Daha sonra restorana doğru yola koyuldular. Kafalarında bu an çok epik dursa bile aslında sadece komik görünüyorlardı. Çok komik.
Restorana vardıklarında giriş ücreti istendi, aralarında paara toplayıp ücreti ödediler ve daha sonra içeri girdiler.
Restoran adeta bir yemek cenneti gibiydi. Türk ve dünya mutlaklarından pek çok yemek bur açık büfe alanına duruyordu ve üstelik sınırsızdı. Hepsi yemek tepsisini alıp büfeye koştu. Murat, bol bol kızarmış tavuk , patates kızartması , 6 çeşit sos , urfa kebabı aldı. Yusuf ise pide , tavuklu ve etli dürüm , meşhubat ve içecek aldı. Rüzgar ise ara sıcaklari ve mezeleri aldı. Demir ise tost çesitlerini ve yöresel lezzetleri aldı. Tarık ise fast food yemeklerine yöneldi. Pizza , hamburger , sushi tarzı yemekleri aldı.
Hepsi yemekleerini aldıntan sonra büyük bir masaya geçip tepsileri birleştirdiler ve dev bir sofra kurdular. Bu onlar için bir kral sofrasıydı. Faha sonra yine hep bir ağızdan "ölmek var doymak yok" diyerek hepsino yediler. Dükkanı batıramasalar bile Gerçekten de dükkanı zarara uğratacak kadar yemeyi başardılar. Daha sonra zar zor yürıyebilir bir halde dükkandan çıktılar
Yusuf : oy... çok yedik
Murat : dükkanı zarara uğrattık daha ne istiyorsun ? Al amacımız buydu zaten, onlara eksi yazacak kadar yemek
Demir ise konuşmadı ve sadece doygunluğunu belli eden bir iç çekti
Tarık : bugün bir daha yemek yiyemeyiz tüm günü kahvaltiya sığdırdık
Rüzgar : hakkaten... tarık haklı
Yusuf : beyler, hadi avm'ye gidelim
Yusuf bunu der demek herkes onayladı. Tüm ekip avm'ye gitti. Kontrolden geçtiler ve avm'ye sonunda girdiler. İçeri girdiklerine direkt oyun katına daldılar. Hepsi kendine bir oyun kartı aldı ve oyun kartını para ile doldurttu. Bütün oyunlara gittiler ve kartları daki para bitene kadar oynadılar. Aralıksiz 3 saat boyunca.
Daha sonra aşağı indiler. Alt katta bir cosplay etkinliği yapılıyordu. Tarık heyecanla konuştu
Tarık : kızlarla fotoğraf çektireceğim
Daha sonra herkes tarığa "hmmmm" diyerek baktı
Murat : umarım komik şeyler yaşarı-
Murat cümlesini bitirmeden herkes ona çok yüksek sesle "hmmmm" dedi
Daha sonra rüzgar tam konuşacakken yürüyen merdivenden indiler. Etkinlik alanının girişinde gotik giyimli bir kız duruyordu. Ve sanki herkes önceden anlaşmiş gibi rüzgarı kızın önüne ittiler. Komik olan şey, gerçekten bunun için anlaşmış olmalarıydı.
Rüzgar kıza sertçe çaptı ve kız ona baktı. Üstündeki tişörtü de görünce rüzgar daha kendini ifade edemeden kız ona ağır bir tokat attı ve rüzgar tekrar yere yığıldı
Yusuf : merak etme rüzgar özür için bir şeyler yapacağız
Daha sonra etkinlik alanına girdiler. Çeşit çeşit seriden karakterlerin cosplayini yapan insanlar etrafta duruyordu, daha sonra cosplay yapan bir grup murat , rüzgar , yusuf , tarık ve demire yaklaştı. İlk konuşan yusuf oldu
Yusuf : hangi seri ? Daha önce bu seriyi veya karakterlerini görmedim
Karşıdaki gruptan, kızıl bukleleri olan ve elinde bir çizgi roman tutan bir kız cevapladı
Kız : kendi serimiz, bir çizgi roman serisi yapıyoruz ve reklamını yapmak için etkinliğe katıldık
Tarık nazikçe elini uzattı ve grubun elinden bir çizgi roman aldı. Daha sonra okumak üzere çantasina koydu ve daha sonra murat konuştu
Murat : peki, 2 grup fotoğraf çektirebilir miyiz ? Hatıra kalsın
İki taraf da bu teklife olumlu yanıt verdi. Fotoğraf çektirdiler ve herkese 1 fotograf verildi. Murat arkadaşları ile etkinlik alanında dolaşmaya devam ederken etrafa baktı, ve... korkutucu bir şey gördü. Konstantin ve amara. Onu aradıkları belliydi. Murat bir an duraksadı ve daha sonra kendine geldi kendine geldiğinde "kişi" yanına duruyor ve ona "savaşman gerekecek. O ana kadar eğlencenin tadını çıkar" diyordu, murat başka çaresi olmadığı için mecburen onu dinledi. Arkadaşları ile dolaştı ve pek çok cosplayer ile fotoğraf çektirdi, arkadaşları ile aralarında eşşek şakaladı döndü ancak gerçekten eğlenmiyordu, sadece öyleymiş gibi davranıyordu çünkü amara ve konstantin konusunda tetikte olmaktan kendini alamıyordu
Ve korktuğu gerçekleşti.
Tüm etkinlik alanı bir anda yanmaya başladı. Korkunç çığlıklar etrafı sardı. Murat aniden koşarak kaçacakken arkadaşlari onu tuttu ve sarsarak kendine getirdi
Yusuf : murat iyi misin amına koyayım ? Ne oldu ?
Rüzgar : murat iyi misin
Tarık : muraat, orada mısın ?
Demir : murat alo ? Alo
Murat kendine geldiğinde bir şey fark etti. Etraf yanmıyordu. Çığlıklar yoktu. Bu... sadece bir sanrı mıydı ? mitolojik yunan tanrısı Hadesin gücüne sahip konstantin bunu yapmıştı ve bu kesindi. Ama asıl sıkıntı bu değildi. Hades yeraltı ve ölüler tanrısı ise sırada ne vardı ? Nekromansi mi ? Hayır. Konstantin başarısız olsa da sırada amara vardı ve amara kesinlikle konstantine nazaran çok daha beterdi
Bu sefer murat yerine "kişi" amarayı savuşturdu. Murat arkadaşları ile gezmeye devam etti ama etkinlikten çıktılar. Ve herşey nicholas tarafından atılan bir mesajla alt üst oldu. Murat mesaji okudu, şöyle yazıyordu "avm ye geliyorum. Bu önemli ve bizimkileri ve getiriyorum. Arkadaşlarını oradan çıkar"
Murat hemen denileni yaptı. Önce arkadaşlarına işi olduğunu söyledi ve daha sonra onları taksi ile gönderip uğurladı. Ah... böyle mükemmel bir gün neden 2 dakikada mahvoldu ki ? Anlaşılan amara ona çok, ama gerçekten çok çok fazla öfkeliydi. Nicholas sinem arielle ve nikolai de içeri girdi ve muratla buluştu. Nicholas ise sadece tek bir şey söyledi
Nicholas : bu geçen seferki gibi bir doğrudan savaş olmayacak. Zeka, konum ve strateji ile kazanmamız gerek. Çünkü doğaüstü güçlerimiz avm de olduğumuz için bize o kadar da yardım edemeyecek. Ama aynısı onlar için de geçerli
Murat baş salladı, ama sinemin elindeki karısımı görünce dona kaldı. Gazoza benziyordu. Sinem onun aklını okumuş gibi cevap verdi
Sinem : merak etme, bu gazoz değil. İceri sokabilmek için böyle yaptım. Bu şey doğaüstü güç kullanıcılarını tespit etmeye yarıyor. Doğaüstü güçlerle etkileşime giren özel bir simya maddesi
Sinem bunu dediken sonra nihcolas konuştu
Nicholas : neyse... bunları geçin. Doğru içeri, savuşturmamız gereken bir saldırı var