WebNovels

Chapter 27 - Bölüm 28:Benim Cesur Sevgilim

Sevim, atölyenin kapısından dışarı adım attığında, İstanbul'un üzerine bir av gibi çöktüğünü hissetti. Her yüz bir potansiyel tehlike, her köşe başı bir pusu gibiydi. Kalbine sakladığı zarfın ağırlığı, omuzlarında tonlarca yük gibiydi ama aynı zamanda ona bir amaç, bir zırh veriyordu. Bu onun savaşıydı ve korkusuna yenilmeyecekti.

Kalabalık bir halk otobüsünün en arka koltuğuna oturdu. Gözlerini dışarıdaki akıp giden şehre dikti ama hiçbir şey görmüyordu. Zihninde tek bir hedef vardı: Sirkeci'deki büyük vergi dairesi. Yol boyunca, Ferkan'ın yüzünü, o yıkık evdeki gülümsemelerini, ona "güvendesin" diyen sesini düşündü. Bu anılar, korkusunu bastıran birer dua gibiydi.

Binanın heybetli, soğuk kapısından içeri girdiğinde, kendini bir karınca gibi hissetti. Uzun koridorlar, koşturan insanlar, yüzü ifadesiz memurlar... Bu bürokrasi labirentinde, o isimsiz bir ihbarcıydı. "Evrak Kayıt" yazan tabelayı takip etti. Her adımı, kalbinin atışıyla senkronizeydi.

Sıranın en sonuna geçti, başını hiç kaldırmadan bekledi. Sonunda önüne geldiği camın arkasındaki memur, yorgun bir ifadeyle ona baktı. Sevim, titreyen elleriyle zarfı pardösüsünün içinden çıkardı ve bankonun üzerine koydu.

"Bu... isimsiz bir ihbardır," diye fısıldadı. Sesi, kendi kulaklarına bile yabancı geldi. "Lütfen... en yetkili kişiye ulaştığından emin olun."

Memur, zarfa ilgisizce baktı, üzerine bir kaşe vurdu ve arkasındaki "Gelen Evrak" kutusuna attı. Sevim için o an, bir bombanın pimini çekmek gibiydi. Arkasını döndü, geldiği gibi sessizce kalabalığa karıştı ve kendini tekrar sokağa attı.

Başarmıştı.

Atölyeye geri döndüğünde, hava kararmak üzereydi. Kapıyı açtığında, Ferkan ve Sadık Usta'nın endişeli yüzleriyle karşılaştı. Ferkan, tek kelime etmeden ona koşup sıkıca sarıldı.

"Yaptım," dedi Sevim, nefes nefese. "Zarfı verdim. Artık onların elinde."

O an, üçü de derin bir nefes aldı. Bu bir zafer değildi, ama umudun ta kendisiydi. Fırtınanın en şiddetli anında, onlar da kendi şimşeklerini çakmayı başarmışlardı. Ferkan, Sevim'in yüzünü avuçlarının arasına aldı ve "Benim cesur sevgilim," diye fısıldadı.

Tam o anda, sığınağın sessizliğini, atölyenin demir kapısına vurulan net, sakin ve kararlı bir ses böldü.

Tık. Tık. Tık.

Bu, Kenan'ın öfkeli tekmeleri değildi. Bu, daha önce hiç duymadıkları, kendinden emin bir sesti. Üçü de oldukları yerde donakaldı. Yüzlerindeki rahatlama, yerini buz gibi bir dehşete bırakmıştı. Bütün kaçış yolları, bütün planlar o üç vuruşla anlamını yitirmişti. Bulunmuşlardı.

More Chapters