WebNovels

Chapter 4 - Bölüm 4:Ne Güzel Manzara

Ertesi sabah, alarmın sesi Ferkan'ın beyninde bir çekiç gibi yankılandı. Hava henüz aydınlanmamıştı. Gözlerini ovuşturarak kalktı, bir an için sıcak yatağın rehavetine kapılsa da aklına Sevim'e verdiği söz geldi. Hızla giyinip mutfaktan bir parça ekmek kaptığı gibi sokağa fırladı. Şehir henüz uyanıyordu. Sokak lambalarının solgun ışığı altında yürürken, devasa fabrika kuleleri karanlık birer silüet olarak ufukta beliriyordu.

Atölyenin kapısını açtığında içeriye tanıdık, ağır bir kumaş ve makine yağı kokusu doldu. Ama dün yaşanan kaosun yerinde derin bir sessizlik vardı. Dikiş makineleri, uyuyan devler gibi sıralanmıştı. Ferkan, pencerelerden birini araladı ve içeriye serin sabah havasının dolmasına izin verdi. Tam Sevim'in dün gece bitiremediği iş yığınının başına geçmişti ki, kapı usulca aralandı. Gelen Sevim'di.

Sevim'in gözlerinin altı çökmüş, yüzü solgundu. Ama Ferkan'ı orada görünce, yorgun yüzünde belli belirsiz bir tebessüm belirdi. "Gelmişsin," diye fısıldadı.

"Söz verdim," dedi Ferkan, aynı şekilde gülümsemeye çalışarak.

İkisi de konuşmadan işe koyuldular. Atölyenin sessizliğini sadece kumaşları kesen makasın sesi ve arada bir ettikleri birkaç kelime bozuyordu. Günün ilk ışıkları devasa pencerelerden içeri süzülmeye başladığında, atölye altın tozuyla kaplanmış gibiydi. Ferkan, getirdiği termostan iki karton bardağa sıcak çay doldurdu. Birini Sevim'in önüne koydu.

"Teşekkür ederim," dedi Sevim, sıcak bardakla ellerini ısıtırken. Bir an duraksadı, gözlerini Ferkan'a dikti. "Bazen... bazen her şeyi bırakıp gitmek istiyorum, Ferkan."

Ferkan, Sevim'in gözlerindeki çaresizliği gördü. Kendi içinde yankılanan bir çığlıktı bu. "Nereye gidebiliriz ki, Sevim?" diye cevap verdi. "Bu cam kuleler her yerde. Birinden kaçsak, diğerine yakalanırız."

O an, kelimelerin ötesinde bir bağ kurdular. Aynı hapishanenin farklı hücrelerindeki iki mahkum gibiydiler. Birbirlerinin acısını anlıyor, sessizliklerinde teselli buluyorlardı. Tam o sırada atölyenin ana kapısı sert bir şekilde açıldı. İçeri giren Rüya'ydı. Her zamankinden erken gelmişti.

Rüya, pencerelerden vuran ışığın ortasında durup, ellerinde çay bardaklarıyla birbirine bakan Ferkan ve Sevim'i süzdü. Yüzündeki ifade buz gibiydi. Sessizliği bozan, onun çelik gibi soğuk sesi oldu: "Ne güzel bir manzara. Demek işler böyle ilerliyor."

More Chapters