Hazal'ın Anlatımı
Boran'ın kanı ellerime bulaştığında yüreğim paramparça oldu.
Onun güçlü, dimdik duran bedeninin sendeleyişini gördükçe kalbimden can çekiliyordu.
"Dayan Boran… ne olur dayan!" diye fısıldadım, gözyaşlarımı tutamadan.
Kurşun sesleri hâlâ devam ediyordu.
Ama benim kulaklarımda sadece Boran'ın ağır nefesi vardı.
Onun yaşaması, benim için nefes almak demekti.
Bir yandan yarasına bastırıyor, bir yandan da etrafıma bakıyordum.
İhanetin yüzünü ortaya çıkaracağı anın geldiğini hissediyordum.
---
Boran'ın Anlatımı
Omzumdan süzülen sıcak kanı hissetsem de, gözlerimde sadece öfke vardı.
Ben düşmeyecektim.
Çünkü düşersem Hazal da, ailem de, soyadım da düşerdi.
Ayağa kalktım, yarama aldırmadan silahımı doğrulttum.
Karşımdaki düşmanı yere serdiğimde, gözüm kenarda gizlenen bir adama takıldı.
Yüzü gölgelerden çıkınca kalbim buz kesildi.
O… benim en yakınımdı.
Yıllardır soframda oturan, ekmeğimi yiyen, sırtımı dayadığım adam…
Şimdi düşmanla birlikte silah doğrultuyordu bana.
"Demek ihanetin sahibi sensin…" dedim, sesim ölüm kadar soğuk çıkmıştı.
---
Hazal'ın Anlatımı
Benim de gözlerim büyüdü.
Çünkü Boran'ın en güvendiği adamlarından biriydi o.
Bizimle ekmeğini paylaşmış, nice geceler aynı sofrada oturmuştu.
Ve şimdi… gözlerindeki kinle Boran'a doğrultmuştu silahını.
"Boran artık zayıf!" diye haykırdı.
"Senin devrin bitti. Ben yeni düzeni kuracağım!"
Kalbim dondu.
İhanetin böylesi… en ağır bıçaktan bile keskinmiş.
---
Boran'ın Anlatımı
Sırıtan yüzüne baktım.
Kanım akıyordu ama yüreğimdeki ateş daha da büyüyordu.
"Benim soframda oturup bana ihanet eden…" dedim, ağır ağır silahımı kaldırırken,
"…ölümü kendi ellerimle bulur."
O an etraf sessizleşti.
Herkesin gözü bizim üzerimizdeydi.
Hazal'ın elleri titriyordu, bana tutunmuştu.
Ama ben kararlıydım.
Beni vuracak olsa bile, son kurşunum ihanetin kalbine gidecekti.
---
Hazal'ın Anlatımı
Boran'ın gözlerinde öyle bir ateş vardı ki, o an anladım:
Bu gece ya biz kazanacaktık… ya da her şeyimiz bitecekti.
İçimden tek bir dua geçti:
"Allah'ım… Boran'ı benden alma."