Fırtına geçmişti ama evin içindeki hava hâlâ ağırdı; sanki görünmeyen bir ağırlık odaların içinde dolaşıyordu. Ha Yoon, Kang Joon'un büyük salonundaki uzun pencereden dışarı baktı. Yağmur sonrası ıslak sokaklar, solgun ışıkla yıkanıyordu. Elleri arasında tuttuğu çaydanlık soğumuş, ancak onu fark edecek hali yoktu. Düşünceleri çok uzaklardaydı; hâlâ o rüyaya takılı kalmıştı.
Rüyasında, sonsuz gibi uzanan dar bir koridorda yürüyordu. İki yanında dizili kapılar, sessizce bekliyordu. Çoğu sıkıca kapalıydı, ama biri hafif aralıktı. İçinden yumuşak bir ışık sızıyor, sessiz bir ses yankılanıyordu:
"Geri dön, Ha Yoon… Vakti geldi."
Adımları hızlandıkça koridor daha da uzuyordu; yansımaları camda bir saniye geriden takip ediyordu. Her nefesi zor, her gölge canlı gibiydi. Kalbi hızla çarpıyordu. O ses adını fısıldadıkça, tanıdık ama yaşanmamış anılar yüzeye çıkıyordu.
Ter içinde uyandığında yastığı ıslaktı. Gözlerini ovuşturdu, ancak o ses odasında hâlâ yankılanıyordu.
"Mu Ryeong…"
Kang Joon hafif adımlarla içeri girdi. Gözleri, soğuk ama derin bir kararlılık taşıyordu.
"Yine kabus mu?" diye sordu, sesi rutin ve boş.
Ha Yoon başıyla cevapladı, sesi boğuk, kelimeler boğazında düğümlenmişti.
Kang Joon masanın üzerindeki tost tabağını sessizce yana koydu, çayı uzattı ve karşısına oturdu. Bakışları, onu ölçüyor gibiydi.
"Uykunda bir şeylerden kaçıyorsun, değil mi?"
"Belki…" diye fısıldadı Ha Yoon.
Kang Joon bir şey demedi, sessizliğiyle yetindi. Kendi dünyasında başka kuralları vardı.
---
O öğleden sonra, Ha Yoon evin uzun, kullanımsız koridorlarında yürüdü. Tozlu odalardan biri çekti dikkatini. Siyah oyma çerçeveli eski bir ayna, duvara yaslanmıştı. Üzerinde ince bir toz tabakası vardı.
İçeri adım attı. Aynaya bakınca, yansıması biraz tuhaftı. Gözleri senkronize değildi; gülümsemesi gecikiyordu; başı hafifçe eğilmişti ama o kendini hiç oynatmıyordu.
Elini aynanın soğuk yüzeyine koydu. Soğukluk derin bir ürpertiyle içini titretti.
Tam o sırada kulağının dibinden bir fısıltı geldi:
"Beni hatırladın, değil mi?"
Ha Yoon geriye sendeledi, kalbi hızla çarpmaya başladı. Odanın havası aniden ağırlaştı.
Telefonu titredi; bilinmeyen bir numaradan gelen mesaj belirdi:
"Çok uzun bakma… O seni izliyor."
Telefonu düşürdü, korkuyla odadan çıktı.
---
O gece uyku onu bırakmadı. Rüyalar daha da gerçekti.
Koridor bu sefer kapılar açık ve içlerinde Ha Yoon'un farklı versiyonları vardı. Bir kapıda gülerken, kalabalık yabancılar arasındaydı. Diğerinde yağmur altında tek başına ağlıyordu.
Koridorun sonunda uzun koyu saçlı, beyaz elbiseli bir figür duruyordu. Çıplak ayakları yerde sessizce yürüyordu. Gözleri Ha Yoon'un gözleriydi.
"Mu Ryeong…" kelime dudaklarından kendiliğinden döküldü.
Figür gülümsedi ve dedi ki:
"Evet, beni unutmadın."
Sabah olmadan uyandı. Odanın gölgeleri kalın, sessizdi. Hala o rüyanın içinde gibiydi.
Yavaşça kalktı, günlüğünü aldı. Yazması gerekiyordu; kontrolün hâlâ kendisinde olduğunu kanıtlamak için.
Boş sayfayı açtı ve yazmaya başladı:
"Rüyalar… Koridorlar… Sesler… Aynalar yalan söyler."
Birden kalemi kendi kendine hareket etti.
Sayfada beliren yazı şuydu:
"Seni asla bırakmadım."
Ha Yoon irkildi, günlüğü fırlattı.
---
Bu sırada Kang Joon çalışma odasında eski bir kitap okuyordu. Sayfalar el çizimi haritalar, isimler ve tarihlerle doluydu.
Bir isim dikkatini çekti:
Mu Ryeong – 1927
Sayfanın köşesinde, nehir kenarında genç bir kadının siyah beyaz fotoğrafı iliştirilmişti. Yüzü bulanıktı, ama gözleri keskin ve unutulmazdı.
Kang Joon o fotoğrafı yıllar önce, dedesinin yasaklı kütüphanesinde görmüştü.
O gece fısıltılar duymuştu:
"Zamanı geldiğinde onu koruyacaksın."
O zamanlar "onu" kimin kastettiğini bilmiyordu. Şimdi biliyordu.
---
Ertesi sabah Kang Joon Ha Yoon'u kahvaltıya çağırdı. Yorgun ve solgundu.
Ona geçen günkü çaydan daha sıcak bir fincan verdi.
"Hayaletlere inanıyor musun?" diye sordu Ha Yoon.
Kang Joon hemen cevap vermedi. Sonra şöyle dedi:
"Bazı anılar diğerlerinden daha ağırdır. Bazı insanlar sadece iz bırakmaz."
Ha Yoon başka soru sormadı. O gün aynaya yaklaşmadı.
Ve günlüğünü açmadı.
Çünkü biri çoktan yazmaya başlamıştı.
---