WebNovels

Yörünge

ezelberraa
7
chs / week
The average realized release rate over the past 30 days is 7 chs / week.
--
NOT RATINGS
183
Views
Synopsis
Sonunda..sonunda seni buldum benim yörüngem.
Table of contents
VIEW MORE

Chapter 1 - Tanışma

Günlerden pazartesiydi. Yeni okula gitmedim; babamın taziyesine katılmak için oradaydım. O adamın bana hiçbir zaman bir iyiliği olmamıştı. Sadece babaannem için gelmiştim. Yaşlı kalbinin artık dayanamadığını anlamıştım.

İlk olarak bir araba kazasında iki oğlunu ve sevdiği adamı kaybetti. O zaman tek desteği olan annemi ise iki yıl sonra bir yangında, diri diri yanarken, dışarıda onu izlemek zorunda kaldı. Buna sebep olan babam yüzünden büyük acılar çekti ve babam bir şey olmamış gibi hayatına devam etti.

Bu olaydan tam on iki yıl sonra babam bilinmedik bir şekilde ölü bulundu. Polisler kalp krizi nedeniyle öldüğünü söyledi ama ben buna inanmıyordum çünkü o sırada yanındaydım. Babamla yine bir nedenle tartışıyorduk. Sakinleşmek için lavaboya gitmiştim. Geri döndüğümde babam, annem gibi diri diri yanıyordu. Babama yardım etmek istiyordum ama hareket edemiyordum; sadece izliyordum. Çığlıkları hâlâ kulağımda yankılanıyor. Alevler bitene kadar onu izledim.

O yanarken dikkatimi bir şey çekmişti. Sırtında bir kesik vardı, büyük ihtimalle yeniydi. Babamı orada bırakıp gitmiştim. Orada ikimizden başka kimse yoktu.

Artık bunun bir önemi yoktu. Şu an umurumda olan okulum, yengem ve babaannemdi. Yarın uzun bir gün olacaktı. Babaannem eski evimizde rahat edemiyordu, onun için taşındık ve okulumu değiştirmek zorunda kaldım. Eski okulumu ve arkadaşlarımı seviyordum ama mecburdum.

Taziye yengemin evinde oluyordu. Evimiz tadilatta olduğu için taziyeyi onun evinde yapıyorduk. Rahat nefes alamıyordum, bu sebeple dışarı çıkmak istedim. İlk önce babaannemin yanına gittim, bir şeye ihtiyacı olup olmadığını sordum. Bana sadece "Hayır." dedi. Ev büyüktü; yalnızlığım kadar olmasa da büyüktü.

Yengem, babamın abisinin eşiydi. Amcam ölünce başka bir eve taşınıp yeni bir başlangıç yapmak istediğini söylemişti. Bana en yakın olan kişi oydu. Babaannem hastaydı; doktor, hastalığının hızla ilerlediğini ve en fazla birkaç yıl daha yaşayabileceğini, kalbinin fazla dayanamayacağını söylemişti.

Acı ama gerçekti. Yengem bu durumda beni yanına alacağını söylemişti. Diğer akrabalarımdan nefret ediyordum, bu yüzden kabul etmiştim. Bu büyük evde sadece ikimiz olacaktık ama o olsa bile eminim yalnız olacaktım. Ev üstüme gelecek gibi hissediyordum, şimdiden tahmin edebiliyordum.

Evdeki insanlara bakıyordum. Çoğu gülüyordu. Babamın sevilmediğini biliyordum ama onun taziyesinde bunu yapmaları beni üzmüştü. Tamam, babamı ne kadar sevmesem de o benim babamdı. Annem hayattayken onu severdim çünkü mutluyduk. Ama bir anda kavgalar başladı… Ah, o yangın…

O yangından sonra ateşten korkmaya başladım. Bazen rüyamda yanıyordum ve babam orada bana gülüyordu. Ne tuhaftır ki gördüğüm rüya gerçek oldu ama yanan ben değil, babamdı.

Salondan çıkmıştım. Askılıktan montumu alıp giyiniyordum ki omzuma atılan bir el beni durdurdu. Kim olduğunu öğrenmek için arkamı döndüm. Bu, dayımın oğlu Ferhat'tı. Gülümsüyordu. Neden gülümsüyordu? Benimle dalga mı geçiyordu? Yaşadığım şeyler ona komik mi geliyordu? Bana mı gülüyordu? Neden, ben onlara ne yaptım? Benden ne istiyorlar? Yeter artık, dayanamıyorum.

"Hey, uzun zaman oldu." dedi. Yüzündeki sırıtış devam ediyordu.

"Evet, biraz oldu." dedim.

Başka ne diyebilirdim ki? İçimdekileri dökebilsem belki her şey daha iyi olabilirdi. Belki annemle babamın arasını bile yapabilirdim. Ortaokulda bana yapılan zorbalıktan kurtulabilirdim. Kendimden nefret ediyorum.

"Ee, neler yapıyorsun? Bu civardaki liseye başladığını duymuştum. Dikkat et de seni boğazlamasınlar, kuzen."

Evet, ortaokuldayken bana zorbalık yapanların başında kuzenim Ferhat vardı. Eve çoğu zaman morluklarla gittim, kıyafetlerim yırtılmıştı. Ortaokuldaki çocuklar nasıl bu kadar kötü olabiliyordu, anlamıyordum. Ben onlara ne yaptım? Hiçbir şey.

"Uyarın için teşekkürler, kuzen. İzin verirsen hava almak için dışarı çıkıyorum." dedim. Arkamı döndüm, kapıyı açtım ve ona son bir kez bakıp,

"Rahat bırak beni." dedim. Ardından kapıyı kapattım.

Merdivenlerden indim ve bahçeye çıktım. Orası da kalabalıktı. Bahçede aradığım huzuru bulamayacağımı anlayınca dışarı çıktım. Yol boyunca yürüdüm. Bir park vardı ama bomboştu. Parka doğru ilerledim, boş salıncaklardan birine oturdum. Ceketimin cebinden telefonumu çıkarıp sevdiğim şarkılardan birini açtım ve karşımdaki kaydırağı inceliyordum.

Demirleri paslanmıştı. Kim bilir ne zamandır birinin üzerinden kaymasını bekliyordu ama o da benim gibi yalnızdı. Gözlerimi kapatmıştım; sadece biraz dinlenmek istiyordum ki bir ses duydum. Gözlerimi açtım. Bir kız vardı. Saçları omuzlarına kadar geliyordu, üzerinde bol bir kazak vardı. Dürüst olmak gerekirse tatlı bir kıza benziyordu.

"Hey, sana diyorum, burada ne yapıyorsun?" dedi.

Hâlâ onu inceliyordum. Gerçekten güzeldi, sanırım biraz kıskandım.

"Alooo, sana diyorum! Dilsiz misin, neden konuşmuyorsun?" dedi.

Başımı sağa çevirdim.

"Hayır, konuşabiliyorum." dedim.

Bana boş boş baktı, derin bir nefes aldı.

"Peki, burada ne yaptığını söyler misin?" dedi.

Ne diyeceğimi bilemiyordum. Uzun zamandır biriyle konuşmamıştım. Kızın gözlerinin içine bakıp,

"Sakinleşmek için geziyordum, sonra kayboldum." dedim.

Kız arkasını dönüp kaydırağa doğru gitti, paslanmış demirlere dokundu ve bana döndü.

"Anladım, buralarda yenisin demek." dedi.

Ayağa kalkıp yanına gittim. Elimi uzattım.

"Ben Ay Işığı. Bana kısaca Ay diyebilirsin ya da Işık, fark etmez." dedim gülümseyerek.

O da elimi tuttu.

"Ben de Güneş. Tanıştığımıza sevindim ama şimdilik gitmelisin, buralar pek iyi değil." dedi.

"Ne demek istiyorsun?" dedim.

"Buralarda genelde çeteler olur. Burası buluşma noktası gibi bir yer. Tabii buluşma dediğime bakma, genelde kavga etmek için kullanıyorlar." dedi.

İç çektim.

"Peki ama senin burada ne işin var?" dedim.

"Şey… Ben Ateş grubundayım ve birazdan Toprak grubuyla küçük bir kavgamız olacak." dedi.

"Burada kaç tane grup var?" diye sordum.

"Dört tane var." dedi.

"Peki bu grupların adı ne?"

Güneş yere çöktü, bir dal aldı ve toprağın üzerine çizimler yaptı: aslan, kartal, balık ve kertenkele. Anlam veremeyerek ona baktım.

"Bu aslan ateşi sembol eder." dedi. "Kertenkele toprağı, balık suyu, kartal ise havayı."

"Bu sembolleri dövme olarak kullanıyoruz. Altlarında sayılar olur. 1 en düşük, 5 lider."

Saatime baktım, geç oluyordu.

"Gitmem gerekiyor. Seninle tanışmak güzeldi ama seni daha iyi tanımak isterim. Numaranı alabilir miyim?" dedim.

Numarasını verdi.

"Eve gidince yaz." dedi.

Vanilya kokuyordu.

"Parfüm mü kullanıyorsun?" dedim.

"Hayır." dedi.

Gülümsedim.

Sanırım hayatımda bir şeyler değişecekti.