WebNovels

Chapter 4 - chapter 4

Asmodeus, bir sarayın bile ötesinde olan görkemli bir malikanede uyandı. Etrafına şüpheyle bakıyor, nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu.

— Uyandın mı sonunda?

Asmodeus irkilerek kılıcına davrandı. Gözlerinde büyük bir korku vardı; karşısındaki kişinin kendisinden çok daha güçlü olduğunu hissediyordu.

— İsmin ne?

— Asmodeus.

— Asmodeus demek… Arthur seni öğrencisi olarak kabul etmiş. Demek sende bir gelecek görmüş. Kendimi düzgünce tanıtayım: Yuvarlak Masa Şövalyeleri'nin en güçlüsü, Lancelot.

— Yuvarlak Masa? Şövalye? Ne diyorsun? Hiçbir şey anlamıyorum.

— O halde önce bu dünyayı sana öğretmem gerek.

Bam!

Kut!

BAM!

Saatler geçti. Beş saatin sonunda Asmodeus, bu dünyaya dair her şeyi öğrenirken neredeyse yorgunluktan ölecekti.

— Asmodeus, sana bir özür borçluyum. Avalon Akademisi'ne girişini ayarladım. Testi geçeceğinden eminim. Camelot'ta kilisenin etkisinin ulaşamadığı tek yer orası.

Asmodeus homurdandı. Kendi farkında olmasa da oldukça üşengeç bir yapısı vardı. Yine de asıl amacı ailesiyle ilgili gerçekleri öğrenmekti ve bunun için güce ihtiyacı vardı. Akademi ona bu gücü sağlayabilirdi.

O gün geldi çattı. Asmodeus kılıcını aldı ve köylü bir çocuk kılığında seçmelere katıldı.

Karşısında ünlü bir kılıç ailesinin varisi duruyordu: Şafağın Ruhu. İsmi asil olsa da kendisi tam anlamıyla bir şerefsizdi.

— Diz çök çocuk. Ben Şafağın Ruhu'ndanım. Bana zarar gelirse bedelini kanla ödersin.

Asmodeus tek hamlede adamın kolunu kopardı.

— Beni bir daha tehdit etmeye kalkışırsan, kafanı gövdenle ayırırım.

Tam o sırada gözü birine takıldı. Gri saçları ve göz alıcı pembe gözleriyle inanılmaz derecede güzel bir öğrenciydi. Kız olduğunu hemen anlamıştı; insanları tanıma konusunda iyiydi. Erkek kılığına girmişti.

Neden acaba? diye düşünmeden edemedi.

Sonra omuz silkti.

Aman, banane.

Odalar açıklandığında Asmodeus içeri girer girmez boğazında yine bir kılıç hissetti.

— Yeter artık! Girdiğim her yerde bu mu yaşanıyor?!

Karşısındaki kişi adeta parlıyordu. Asmodeus gözlerini ondan alamadı.

O kızdı.

— Hey, benim odamda ne işin var?

— Akademide oda kalmadı. Kilise savaşında yıkıldığını sen de biliyorsun.

— Ama ben birincilikle girdim.

— Ben de.

— O zaman oda iki kişilik. Dört değil.

Şükretmekten başka çareleri yoktu.

— Bu arada adın ne?

— Aeris.

— Bu gece odadan çık. Odayı düzenleyeceğim, sonra girersin.

Asmodeus, karşısındakine fazlasıyla kapıldığı için kalacak yeri olmamasını bile düşünmeden kabul etti. İlk günden Lancelot'un yanına gidemezdi. Gece için alışık olduğu yeri seçti: orman.

Ancak ormana adımını attığı anda garip sesler yükseldi.

Bam!

Bir pençe kıyafetini parçaladı.

Karşısında on kadar dev ayı vardı. Tek biri bile son derece güçlüydü ama yanlış kişiye bulaşmışlardı.

— Hey Excalibur… Burada karanlığı kullanabilirim, değil mi?

Excalibur korkmuş bir sesle cevap verdi:

— Evet…

Karanlık yayıldı. Devasa bir aura etrafı sardı.

Asmodeus kan istiyordu.

Tek darbeyle hepsini biçti.

Ama yetmedi.

Kesmeye devam etti.

Durmadı.

Sabah olduğunda Asmodeus'un gözleri donuktu.

Uzaklardan biri, olan biten her şeyi izlemişti.

Eğer kiliseye giderse,

Asmodeus asla huzur içinde yaşayamayacaktı.

Sizce bu kişi kimdi?

More Chapters