WebNovels

Chapter 6 - BÖLÜM 6: SIVI METAL VE KAN

(Zaman: Kael 4 Yaşında)

Gece yarısını çoktan geçmişti. Vael'thra Malikanesi'nin derinliklerinde, hizmetçilerin bile girmeye cesaret edemediği taş duvarlı bodrum katı, dış dünyadan tamamen yalıtılmış soğuk bir sığınağa dönüşmüştü.

Laboratuvarın havası ağırdı. Yanan şamdanların kokusu değil, ozon, metal ve genzi yakan bir statik elektrik kokusu hakimdi. Taş duvarlar, odanın merkezindeki yoğun mana basıncı yüzünden belli belirsiz bir frekansta titreşiyordu.

Kael, odanın ortasındaki soğuk, metal masanın üzerinde oturuyordu. Üstü çıplaktı. Dört yaşındaki bedeni, odanın dondurucu soğuğundan dolayı titriyordu ama bu titreme korkudan değildi. Beklentidendi.

Odanın diğer ucunda Elyra Vael'thra, bir cerrah titizliğiyle malzemelerini hazırlıyordu. Yüzündeki anne şefkati silinmiş, yerini bir Rün Mimarı'nın buz gibi soğuk profesyonelliği almıştı.

Elyra, kurşun kaplı bir kutudan obsidyen taşından oyulmuş siyah bir kase çıkardı. Ardından mühürlü, üzerinde uyarı rünleri olan küçük bir şişenin kapağını açtı.

Şişeden dökülen şey mürekkep değildi. Cıva gibi ağır, ışığı yutan, simsiyah ve kıvamlı bir sıvıydı.

Sıvılaştırılmış Rün Çeliği

Sıvı, obsidyen kaseye dökülürken TISSS diye bir ses çıkardı ve temas ettiği taşı hafifçe aşındırdı.

"Bu nedir anne?" diye sordu Kael. Gözlerini o tehlikeli karanlıktan alamıyordu.

Elyra, eline gümüş, ucu mikroskobik rünlerle işlenmiş uzun bir iğne aldı. Işığa tuttu.

"Bu, Sıvılaştırılmış Rün Çeliği, Kael," dedi Elyra, sesi metalik bir yankı taşıyordu. "Senin içindeki o altın alev, normal mürekkebi kağıt gibi yakar. Bize, o gücü taşıyabilecek, erimeyecek bir iletken lazım."

Elyra masaya yaklaştı. Sol elini kasenin üzerine tuttu. Sağ elindeki gümüş neşteri tereddüt etmeden işaret parmağına bastırdı.

Kırmızı, yoğun bir damla kan, o siyah metalin içine düştü.

Sıvı aniden reaksiyona girdi. Kırmızı ve siyah birbirine karıştı, kasenin içinde canlı bir organizma gibi dönmeye, kaynamaya başladı. Odanın sıcaklığı bir anda düştü.

"Ve bu da..." dedi Elyra, karışıma hipnotize olmuş gibi bakarak. "...bağlayıcı. Benim kanım. Bir Anka soyunun kanı olmadan, bu metal senin vücudunu zehirler. Bu mühür senin derine sadece bir resim olarak yapışmayacak Kael. Sinir sistemine bağlanacak. Genetiğine işleyecek."

Elyra eldivenlerini giydi ve Kael'in yanına geldi.

"Yüzüstü yatmanı istiyorum."

Kael, soğuk metal masaya uzandı. Çenesini küçük ellerinin üzerine koydu. Sırtı savunmasızdı. Omurga kemikleri, soluk teninin altında inci bir kolye gibi dizilmişti.

"Acıyacak mı?" diye sordu. Sesi titresi de sorusu netti.

Elyra iğnenin ucunu karışıma batırdı. Yalan söylemedi.

"Evet. Çok acıyacak. Bu iğne derini delmeyecek Kael. Ruhu delecek. Çünkü mananla birleşmesi lazım. Eğer acıya dayanamazsan, mühür oturmaz."

Kael derin bir nefes aldı. Gözlerini kapattı.

İçine, o derinliklerdeki altın okyanusa baktı. Dalgalar hırçındı. Dışarı çıkmak istiyorlardı.

Sakin olun, diye fısıldadı içinden. Anne bize yeni bir duvar örüyor.

"Hazırım," dedi Kael.

Elyra, iğnenin ucunu Kael'in ensesinin köküne, saç bitiminin hemen altına, omuriliğin beyinle birleştiği o kritik noktaya getirdi.

C1 Omuru - Giriş Kapısı

İğne deriye değdi.

VIZZZT.

Kael, fiziksel bir batma hissetmedi.

Sanki ensesine kızgın bir demir damgası basılmış gibi, derin, yakıcı ve mide bulandırıcı bir ısı hissetti. Ama bu ısı derisinde kalmadı; omuriliğine sızdı, sinir uçlarına tutundu ve aşağıya, kuyruk sokumuna doğru bir elektrik akımı gibi aktı.

Kael'in vücudu yay gibi gerildi. Dişlerini sıktı. Çığlık atmamak için diliyle damağına bastırdı.

"Nefes al," dedi Elyra'nın sesi, kulağının dibinde. Sesi bir komutandı. "Tutma. Nefes al ve akmasına izin ver."

Elyra çalışmaya başladı.

Eli bir ressamınki gibi zarif değil, bir makineninki gibi hızlı ve kesindi.

İğne her dalıp çıktığında, Kael'in sırtında siyah, metalik bir çizgi beliriyor ve derinin altında canlı bir doku gibi yerleşiyordu. Kan yoktu. Sadece yanık et kokusu ve ozon vardı.

Elyra, omurga hattını tamamladı. Şimdi dağıtıcı kanallara geçiyordu.

Sağ kürek kemiğinin üzerine geniş, kavisli, ejderha kanadını andıran bir hat çizdi. İğne kemiğin üzerindeki sinire değdiğinde, Kael sağ kolunun tamamen uyuştuğunu hissetti.

İçerideki fazla mana, otomatik olarak bu yeni açılan kanala hücum etti. Basınç azaldı.

Acının içinde, muazzam bir rahatlama vardı. Tıkanmış, patlamak üzere olan bir barajın kapaklarının kontrollü bir şekilde açılması gibiydi.

Saatler geçti.

Laboratuvarın havası ağırlaşmıştı. Kael terden sırılsıklam olmuştu, bilinci gidip geliyordu. Elyra da bitkin düşmüştü; alnından süzülen terler maskesine damlıyordu ama duramazdı. Mühür tek seferde, kesintisiz bir ritimle tamamlanmalıydı.

"Son parça," dedi Elyra, sesi çatallanarak. "Çekirdek."

İğneyi, Kael'in iki kürek kemiğinin tam ortasına, kalbinin hizasına getirdi. Burası, tüm sistemin merkeziydi.

İğneyi batırdı. Ve orada tuttu.

Kalan tüm mürekkebi tek bir noktaya zerk etti.

GÜM.

Kael'in kalbi tekledi.

Sırtındaki tüm siyah çizgiler aynı anda, zincirleme bir reaksiyonla parladı. Siyah mürekkep, derisinin altında hareket etti, yerleşti ve soğudu.

Omurgasını saran o şekil... canlandı.

Bu bir resim değildi. Bu bir parazit de değildi. Bu bir simbiyottu.

Kuyruğu beline dolanmış, gövdesi omurgasını sarmış, pençeleri omuzlarına tutunmuş ve başı ensesinde nöbet tutan, rünlerden oluşmuş siyah bir ejderha.

Kael masadan doğrulmaya çalıştı ama sırtındaki ağırlık onu geri çekti.

Bu seferki ağırlık, onu ezen okyanusun ağırlığı değildi.

Bu, bir zırhın güvenli ağırlığıydı.

Elyra iğneyi metal tepsiye bıraktı. Metalin sesi sessizliği bozdu. Sandalyeye çöktü, elleri titriyordu.

"Bitti," dedi fısıltıyla. "Ouroboros tamamlandı."

Kael yavaşça, eklemleri çatırdıyarak doğruldu.

Sırtındaki sızı devam ediyordu, sanki derisi yüzülmüş gibi yanıyordu. Ama içindeki o kaotik fırtına dinmişti. Altın okyanus, artık başıboş dalgalanmıyordu. Bu siyah, rünlü kanalların içinde, düzenli, disiplinli bir nehir gibi akıyordu.

Kael elini omzuna attı ve parmak uçlarıyla sırtındaki kabartıya dokundu.

Deri sıcaktı. Ve parmaklarının altında, o siyah çizginin hafifçe, kendi kalbiyle senkronize bir şekilde attığını hissetti.

"Teşekkürler anne," dedi Kael. Sesi yorgun, çocuksu değil, bir savaş gazisi gibi çıkmıştı.

Elyra gülümsedi, gözlerindeki turkuaz ışık söndü.

"Artık korkmana gerek yok Kael. O seni tutacak. Sen... o gücü tutabilecek kadar güçlenene kadar."

More Chapters