WebNovels

The Fool Upon the Stage

MahirAkdogan
7
chs / week
The average realized release rate over the past 30 days is 7 chs / week.
--
NOT RATINGS
182
Views
Table of contents
VIEW MORE

Chapter 1 - Arayış

"Adın neydi?"

"Yusuf Kaya, iş ilanını görüpte gelmiştim."

"İlanı ne zaman görmüştün?"

"İki gün önce, otobüsü beklerken sütunların birinde asılıydı."

"Anladım ama keşke bizi ilk önce arasaydın zaten bir hafta önce çalışan bulmuştuk. Zahmet oldu buraya gelmen."

"Dediğim gibi sadece aklımda dükkanın ismi kalmıştı. Numarayı bilmiyordum."

"Gençsin bazı şeyleri böyle tecrübe edersin de yaşarsın ehehe." 

40'larında olan adam kıkırdadı.

Ayrılmadan önce...

"Abi senin bildiğin, yarım gün çalışacak çalışan arayan bir yer var mı?"

"Hmm..."

Adam sağ elini başının arkasına götürerek birazda başını eğerek düşünmeye başladı

Bir kaç saniye sonra.

"Aslında iki ay önce Kör Veli arıyordu bulup bulmadığından emin değilim. Kitapçı- istersen onun yanına git buradan on-on beş dakika yürüme mesafesinde."

"Olur zaten işim yok. Nerde yeri?"

İşim yok kısmını vurguladım latife olsun diye.

Kitapçı ha. Umarım hala çalışan arıyordur.

"Buradan sağa dön konağa kadar yürü o caddede sırtını konağa verince soldan ikinci veya üçüncü dükkan olması lazım."

Konak...

"Bu konak ne oluyor? Çokça duydum bu yeri."

"Buralı değil misin?"

"Değilim. Başka şehirden geliyorum."

"Burada okunur mu be kıymetlim burası serserilerin şehri."

Adam iki elini de açarak beni önemseyen bir tonda konuşuyordu.

"Sakın onlara kanma ha, bir örgüte katılma uyuşturucu, madde, hırsızlık hayatın mahvolur kıymetlim."

Adam konuşurken el ifadesini çokca kullanıyordu bende konuşurken başımı onaylarcasına sallıyordum.

"Asla, asla öyle şeylerle alakam yok."

"Burada biliyorsun vergi oranları en düşük büyükşehir o yüzden insanlar buraya kendi dükkanlarını açıyor, zenginler işyerlerinin merkezini burada kuruyor. Paralar burada dönünce de serserilerin, mafyaların hedefi oluyor yani burası okunacak yer değil keşke *****'ya gitseydin oranın nüfusu çoğunluk gençlerden oluşuyordu."

"Bende isterdim öyle olmasını abi de bazen öyledir, bazen böyledir."

"Neyse dert yapma artık olan olmuş. Ah!"

40'larında adam bir an aklına bir şey gelmiş gibi ses çıkardı.

"Adımı söylemedim değil mi, adım Edip... eğer bir sorun yaşarsan beni ara-"

Adam başka yöne yönelirken konuşuyordu.

"Numarayı ara şimdi seni kayıt edeyim."

Edip Abi, girişteki masadan aldığı kartı bana uzattı. Kartı aldım.

Üstünde; Tüylü Pastanesinin adı, logosu ve detaylı bilgileri de vardı.

Pastane bir apartmanın zemin katına kurulmuştu. Girişin solundaki merdiven aşağı inen, dairelerinden giren çıkan insanları görmüştüm. 

"Çalışan sıkıntısı olursa direkt seni ararım."

Tuşlu telefonumdan numarayı tuşladım. Çağrı yapmak için yön tuşlarından "OK" tuşuna bastım.

Kartı pantolonumun sağ cebine koydum.

Edip Abi'nin telefonu çalınca birbirimizi yaklaşık bir dakikada kayıt ettik. 

"Edip Abi diye kaydettim."

"Tamamdır kıymetlim kendine iyi bak. Her fırsatın düşünce de uğramaktan çekinme."

Kısa bir cevap ile teşekkür ettikten sonra çıkışa doğru ilerledim.

Buraya geldiğimde, ilk hafta derste hocamız şehirde yetişkin insanların gençlere "kıymetlim" diye hitap ettiğinden bahsetmişti burada bizzat canlı örneğini görüyorum.

Çok geçmeden birbirimizi uğurladık.

"İlerde poğaçamdan yemeye gel... çay benden!"

Edip Abi gülerek arkamdan seslendi.

"Tabii, tabii."

Gülümseyerek cevap verdikten sonra kapıyı yavaşça kapatarak yoluma devam ettim.

Kitapçıya gidiyorum ama adamın ismi... Kör Veli... Edip Abi, 'Kitapçı' deyince aklımda kitapçılığın nasıl bir şey olabileceği ve nasıl bir çalışma ortamı olacağı geçmişti.

Ama adamın ismi garipmiş. Cidden kör mü?

Edip Abi'nin tarif ettiği şekilde 'konağa' doğru ilerliyordum. Etrafımda bir çok insan geçiyor her türden insanı görebiliyordum.

Konağın önüne yaklaşınca karşımdaki binaya baktım. Ortalama bir apartmanın 2 katı uzunluğunda sanki 4 apartman birleşip tek bir bina haline gelmiş gibiydi. 

Küpe benzeyen binaya baktıktan sonra yolun karşısına geçtim. 

Sırtımı konağa alınca solumda kalan dükkanlardan biri.

Bu esnada bir çocuk kaldırımda oturmuş dükkanların birinin duvarına yaslanmış sessizce oturuyordu. Önündeki karton parçasında kağıt paralar birikmişti. 5'likler, 20'likler hatta bir tane 100'lük görebildim biraz da bozuk paralar vardı. 

Ona baktığımı gören çocuk; somurtmuş yüzü, beni görünce gülümseme aldı.

Başımı, utançtan, hemen önüme çevirdim. Daha kiramı ödeyecek parayı bulamıyorum maalesef dilenciye verecek param yoktu.

Edip Abi'nin tarif ettiği şekilde ve dükkanların isimlerini okuyarak ilerliyordum.

"Hamiye Terzi, Recepler Telefon ve hat işlemleri..."

"Pakel Kitap satım-alım, arşiv yeri..." 

Burası olmalı.

Bu bina tamamen bu dükkana mı ait? Dükkanın tabelası Binanın 2. katında asılmıştı, tahtadan yapılmıştı üstüne beyaz ve sarı boyalar ile yazılmıştı. Aslında bina eski duruyordu.

"Pakel Kitap satım-alım, arşiv yeri"

En büyük olan bu sarı yazının altında uzaktan okunamayacak kadar küçük olan beyaz yazıları şimdi görebiliyordum.

"Ücretsiz sessiz kitap okuma ve ders çalışma menfaati."

Dükkanın kapısı kapalıydı. İçeri girdiğimde kapıya bağlı olan bir zil çaldı.

Ting!

Ting!

Ting!

Kapı kapandıktan sonra anlık şaşkınlığım dindi.

Salon bomboştu. Kimseyi göremiyordum. Sessizlik hakimdi tamda bir kütüphanede olacağı gibi.

Girişin hemen karşısında soldaki duvara arkasını alacak şekilde yerleştirilmiş, bana göre de sağa bakan bir masa ve onun baktığı yönde geniş salon.

Kırmızı deri koltuklar, eskilerden kalma mobilyalar, Osmanlı tarzı avize...

Burası kesinlikle bir yaşlı tarafından işletiliyor...

Girişin tam karşısında merdivenlerden bir gıcırtı sesleri duydum. Biri aşağı iniyordu.

"Esselamü aleyküm ey gönül misafiri! Bu fakir dükkanı, dünya pazarında bir nefeslik sükun menzilidir...

Yaşlı bir adam merdiven direklerine yaslanarak yavaşça inerken benim tam idrak edemediğim kelimelerle konuşuyordu. 

...ne ararsan, Hak nasib ederse bulunur; kimi kelam, kimi tebessüm, kimi de bir gönül huzurudur. Buyurasın, gönlün muradı bereket ola."