O gün Valerith, Varisler aracılığıyla Tanrılar ile bir anlaşma yaptı.
Anlaşmanın sonucunda Valerith ne kazanacaktı?
Anlaşma neydi?
Tanrılar ve Valerith dışında bunu kimse bilmiyordu — Tanrıların kendi seçtiği Varisleri bile.
Tanrılar, bizzat fiziksel aleme inmek istemiyorlardı.
Bunun sebebi Tanrıların korkması mıydı?
Yoksa fiziksel aleme indiklerinde İnsanların Tanrısı gibi kaybolacaklarını düşündükleri için mi?
Ya da kendilerinin bile bilemeyeceği bir dürtü müydü?
İnsan Tanrısı'nın başına ne geldiğini bile bilmiyorlardı.
Fiziksel aleme inmek gerçekten güvenli miydi?
Tüm bunların dışında, fiziksel alemde çoktan — en az onlar kadar güçlü — insanlar türemişti: Kıdemliler.
Uzun bir zamandan sonra Tanrılar, Aetherion'da — yani Tanrıların yaşadığı yüksek alemde — bir araya geldiler.
Tanrılar, Kıdemlilerin Varislerden çok daha güçlü olduğunu biliyordu.
Varislerin, Kıdemlilerin seviyesine asla ulaşamayacaklarını da anlamışlardı.
Ancak yine de fiziksel alemde kendilerini temsil eden bu Varisleri daha da güçlendirmeye karar verdiler.
Ve sırf Varislerin varlığıyla Kıdemlileri zayıf düşürecek bir rün yaratmak istediler.
Bu rünler var olduğu sürece Varisler daha güçlü olacak, Kıdemliler ise daima zayıflayacak ve özel güçlerini kullanamayacaklardı.
Bu rünler, ilerleyen zamanlarda "Hiçlik Rünleri" adını alacaktı.
Tanrılar, Hiçlik Rünleri'ni yapmak için evrende her şeyden önce var olan Boşluğun Hiçliği'ni kullanmak istediler.
Ancak kısa sürede anladılar ki, Hiçlik hiçbir maddeyle birleştirilemezdi.
Hiçliğin gücü o kadar yoğundu ki, Tanrılar bu gücü doğrudan alacak birinin ne bedensel ne de ruhsal olarak bu gücü kaldırabileceğini fark ettiler.
Bu yüzden, her biri doğrudan kendi özlerinden fedakârlık ederek özlerini Boşluğun Hiçliği ile birleştirdiler.
Böylece Rünleri yarattılar.
Yarattıkları Rünler, Tanrıların kendi özleri sayesinde içlerindeki Hiçlik'i bir nebze olsun bastırıyor ve dengeliyordu.
Her Varis için bir Rün yapılmıştı.
Ancak bu Rünleri yaratmanın bedeli Tanrılar için çok ağırdı; çünkü bu, onların doğuştan gelen özlerinin dengesini bozmuştu.
Elflerin Tanrısı Sylvaeon, kusursuzluğunu kaybetti; zamanla yozlaşmaya, yaşlanmaya başladı.
Vampirlerin Tanrısı Noctarion, doyma hissini yitirdi; sürekli aç hale geldi.
Cücelerin Tanrısı Hrkahz, yaratma ve şekil verme gücünü kaybetti; vurduğu taş bile artık şekil almıyordu.
Canavarların Tanrısı Rogg'Luam, içgüdüsünü susturamaz oldu; herkese saldırmaya başladı.
Meleklerin Tanrısı Aurelion, Hakikat Görüsü'nü kaybetti; artık doğruyu ayırt edemiyordu.
İblislerin Tanrısı Azmaedoth, tatmin olma duygusunu kaybetti; artık yaptığı ya da yapılan hiçbir şey onu memnun etmiyordu.
Tanrılar, yaptıkları Rünleri Varislerinin kalplerine bizzat yerleştirdiler.
Zaten güçlü olan Varisler, Rünlerin gücüyle artık çok daha tehlikeli ve kudretli hale gelmişlerdi.
Tanrılar biliyordu ki, Varisleri ölürse Rünler de yok olacak — ve böylece Tanrıların özleri bedenlerine geri dönecekti.
Tabii ki özleriyle dengeledikleri Hiçliğin gücü de serbest kalacaktı.
Varisler bu Rünlerle ne kadar güçlenirse güçlensin, Kıdemliler hâlâ büyük bir tehdit unsuruydu — hatta Tanrılar için bile.
Bu yüzden onların zayıf düşmesi, hem Varisleri dokunulmaz yapacak hem de bu büyük tehdidi sonsuza kadar ortadan kaldıracaktı.
Peki, Kıdemliler... Onlar nasıl zayıf düşecekti?
İşte burada Tanrılar, Valerith ile tekrar iletişime geçti.
Valerith, Kıdemliler arasında bile en güçlü görülen kişiydi.
İnanılmaz özel gücü ve zekâsı, onu Varisler ve ordularıyla olan savaşta büyük bir lider, öncü ve yenilmez yapmıştı.
Tanrılar için büyük tehditlerin içinde bile özel bir tehdit olarak görülen dört kişiden biriydi Valerith.
Ama artık o tehditlerden biri Tanrıların tarafındaydı.
Valerith Tanrılara ne sundu, Tanrılar neden onu dinledi, kimse bilmiyordu.
Sonrasında Valerith, Tanrılara bizzat kendi yapmış olduğu bir kum saati verdi.
Ve saatin içine, Rünlerle bağlı olacak bir Ket (Engel) Laneti yapmalarını önerdi.
Ket Lanetine yakalanan kişiler, doğuştan ya da sonradan elde ettikleri özel güçleri kullanamıyorlardı.
Lanet, bu güçlerin kullanılmasını tamamen engelliyordu; ancak fiziksel güçleri (kas gücü, çeviklik vb.) etkilemiyordu.
Ket Lanetine yakalanan kişiler, özel güçlerini kullanmaya çalıştıklarında dayanılmaz bir acı hissediyorlardı.
Bu acılar, damarlarında kan yerine lav dolaşıyormuş ya da vücutlarına aynı anda binlerce bıçak saplanıyormuş gibiydi.
Ne kadar acı çekerlerse çeksinler, lanet var olduğu sürece güçlerini kullanamayacaklardı.
Ne zaman kullanmak isteseler acı çekeceklerdi — hatta rüyalarında dahi özel güçlerini kullanamayacaklardı.
Rünler var olduğu sürece, bu lanet de etkisini sürdürecekti.
Tanrılar bile Valerith'in bu fikrini acımasız buldular; ama bu, en mantıklı ve en güvenli seçenekti.
Tanrılar güçlerini birleştirdi ve yapabilecekleri en kudretli Ket Lanetini kum saatinin içine yerleştirdiler.
Valerith, kum saatini Tanrılardan aldıktan sonra yalnızca Kıdemlilere özel bir mesaj iletti:
"Tanrıları alt edecek bir eşya yaptım.
Bu eşya ile zaferimiz kaçınılmaz olacak. Bana güvenin.
Hepinize ihtiyacım var; hepinizin gücüne ihtiyacım var.
Bu gece, yıkılmış olan Lux Dolaris Kilisesi'nde sizleri bekliyor olacağım.
— Valerith"
Mektubu alan bütün Kıdemliler, Lux Dolaris Kilisesi'ne gitmek için yola koyuldular.
Aralarından yalnızca Kıdemli Yuria, bu mektubu umursamadı ve kiliseye gitmedi.
Kıdemlilerin hepsi kiliseye geldiğinde Valerith onları sıcak bir şekilde karşıladı.
Bazı Kıdemliler kendi aralarında grup oluşturup konuşurken, bazıları tek başına kenarda oturuyor, bazıları ise Valerith ile sohbet ediyordu.
Aralarından gelmeyecek tek kişinin Yuria olacağını zaten tahmin etmişti Valerith.
"Yuria galiba gelmeyecek," dedi Valerith hafifçe gülümseyerek.
"Ben olsam, ben de düello teklif ettiğim ve yenildiğim birinin davetini umursamazdım," dedi Kıdemli Eldrian, dalga geçer bir ses tonuyla Valerith'in arkasında belirip öne doğru yürüyerek bir taş parçasının üzerine otururken.
Eldrian'ın sözlerinden sonra Valerith bir süre güldü.
"Haklısın Eldrian. Belki de çoktan hırsının kurbanı olmuş birinin buraya gelmesi iyi olmazdı," dedi Valerith.
"Bu kadar boş muhabbet yeter. Bizi çağırma sebebine gel, Valerith," dedi Kıdemli Shiken, soğuk bir ifadeyle Valerith ve Eldrian'a bakarak.
Shiken'in sözlerinden sonra diğer Kıdemliler kendi aralarındaki konuşmalarını susturdu.
Kıdemliler arasında bile Valerith, Shiken, Eldrian ve Yuria çok özeldi.
Diğer Kıdemliler, bu üçlünün konuşmasına korkularından katılamıyorlardı bile.
Valerith kısa bir süre Shiken'e baktı, ardından gülümsedi ve Kıdemlilere dönerek konuştu:
"Siz dostlarıma bu savaşı bitirecek bir eşya bulduğumu söyledim.
Ve inanın ki bu eşya, bugün elli yıldır süren savaşımızı bitirecek."
Kıdemliler, Valerith'in sözleri karşısında oldukça şaşırdılar.
Kendi aralarında fısıltılar başladı; bazıları Valerith'in sözlerinden dolayı heyecanlanmışken, bazıları hâlâ temkinliydi.
Valerith'in sözleri onlara inandırıcı gelmemişti, ona şüpheyle bakıyorlardı.
Valerith, hizmetçisinin getirdiği kapalı bir örtüyü eline aldı.
Kıdemliler Valerith'in etrafında toplandı.
Valerith örtüyü açtı ve altın renginde parlayan bir kum saati ortaya çıktı.
Parlaklığı göz kamaştırıyordu.
Kum saati, Valerith'in hafif dokunmasıyla havaya yükseldi ve havada yavaşça süzülmeye başladı.
"Bu, yarattığım eşya ile Tanrıların devrini bir daha hiç açılmayacak şekilde kapatabiliriz.
Diğer ırkların bizim ırkımıza yaptığı aşağılamanın intikamını alabiliriz.
Bir Tanrımız olmadan tüm dünyalara hükmedebiliriz," dedi Valerith.
Ses tonu nazik ve gururluydu; güven verici bir sesi vardı.
"Bu havada süzülen kum saati mi savaşımızı bitirecek?" dedi Eldrian, gözlerini kısarak kum saatine bakarken.
"Evet," dedi Valerith kararlı bir sesle.
"Sizi temin ederim ki bu kum saati sıradan bir kum saati değil.
Bu kum saatini kullanarak gerçekliği baştan yazabiliriz.
Her şeyin sahibi biz olabiliriz."
Bir an durduktan sonra ekledi:
"Sizden tek isteğim, bu saatin içine gücünüzü kullanarak ufacık bir miktar enerji aktarmanız.
Yarattığım gerçeklikte Tanrıları güçsüz düşüreceğim, devamında işlerini bitirmek için siz orada olacaksınız."
"Bunu yapabilir misin? Yeni bir gerçeklik yaratabilir misin gerçekten?" diye sordu bir Kıdemli.
Valerith gülümseyerek adama baktı.
"Evet, bunu yapabilirim.
Gücümle Tanrıları manipüle edip onlara farklı bir gerçeklik yaşatırken, siz dostlarım bu saate aktardığınız ufacık enerjiyle benim yarattığım gerçekliğin dışına çıkabileceksiniz.
Gerçeklik sona erdiğinde Tanrılar zayıf düşecek — ve zayıf Tanrıların işini bitirmek için siz orada olacaksınız."
Kıdemliler, Valerith'in sözleriyle coşkuya kapıldılar.
Hepsi bir ağızdan tezahürat yapmaya başladı.
Valerith'in konuşması çok ikna ediciydi; diğer Kıdemliler onun lafının üstüne laf söylemezdi zaten.
Çoğu, heyecanlı bir şekilde Valerith'in söylediklerinden tatmin olmuştu bile.
Kum saatinin içine güçlerini kullanarak ufak bir miktar enerji aktardılar.
Eldrian ve Shiken birbirlerine baktılar.
"Önce sen, soğuk prens," dedi Eldrian sırıtarak.
Valerith çenesini Shiken'e doğru çevirip kum saatine hafifçe dokundu.
Kum saati havada süzülüp Shiken'e doğru geldi.
Etraftaki tezahüratlar çoğaldı.
Shiken kum saatine biraz baktıktan sonra Valerith'e bakarak gücünü kullandı ve ufak bir parça enerji aktardı saatin içine.
Diğer Kıdemliler Shiken'i alkışladı ve ona tezahürat yaptılar.
Valerith nazikçe gülümseyerek başını salladı.
Shiken, kum saatini eline alıp Eldrian'a uzattı.
Eldrian, hiç düşünmeden yüzünde bir sırıtışla kum saatine ufak bir miktar enerji aktardı.
Tezahüratlar daha da arttı.
Kıdemliler sonunda Tanrılardan intikamlarını alabileceklerdi.
Sıra Valerith'e geldi.
Valerith kum saatini eline aldı, bütün Kıdemliler ona tezahürat yapıyordu.
Eldrian sırıtırken, Shiken okunamaz bir ifadeyle oturmuş Valerith'i izliyordu.
"Bugün bu savaş bitecek," dedi Valerith.
Yüzündeki gülümseme kayboldu.
Kum saatini eliyle kavrayıp parçaladı.
Patlamanın etkisi inanılmaz büyüktü.
Bütün Kıdemliler acı içinde yere yığıldı.
Tezahürat seslerinin yerini, acı dolu çığlıklar ve bağrışmalar aldı...