WebNovels

Chapter 3 - Aile Yadigârı

"Daphne ağlarcasına bir nefes vermiş. Titrek, savunmasız, kontrolsüz. Sonunda tekrar konuşmuş. Sesi bu sefer bir fısıltıya inmiş. 'O.. ölmedi.. sen sadece onun nerede olduğunu öğrenmeye çalışmayacak kadar kötü bir babasın. O, Ölmedi! Onu bulacağım ve güçlerimi kullanmak için ihtiyacım olan tek şey sende var, Sevgili kral.' Daphne 'Sevgili Kral' derken tıslamış neredeyse. Artık ona baba deme zahmetine bile girmiyormuş. Kralsa kızı Daphne'nin ne istediğini anlayınca tereddütle elindeki kılıca çevirmiş bakışlarını. Sonra keskin bir hareketle kılıcı arkasına alıp geri çekilmiş. 'Olmaz, Daphne! Onu bulmana izin vermeyeceğim, olmaz. O bizim ailemizden bir üye olarak görülemez. O bizim lanetimizi taşımıyor. O kız, aptal amcanın gereksiz güçlerini aldı o kadar! O. Kardeşin. Değil.' Son kelimelerini Daphne'nin aklına iyice işlesin diye sert bir sesle ve belirli aralıklarla konuşmuş Kral. Daphne'nin son kararı da bu köyün soyunu kurutup Aile Yadigârı Kılıcı almak olmuş. Bu kararını da kısa sürede gerçekleştirmiş. Bir daha da kimse o köye gitme cesaretini bulamamış ve Daphne kayıplara karışmış."

Asha, hikaye sonunda bittiği için rahatlamış bir nefes verdi. Kitabı kapatıp bir kenara kaldırdı ve herkese iyi geceler diyip tekrar odasına gitti. Aklında kalan tek şey Aile Yadigârı olmuştu. Aile Yadigârı olan kılıç Daphne'nin ne işine yarayacaktı ki? Ayrıca bu öykü gerçek miydi acaba? Daphne'nin ikizi kimdi? Kral onu neden sevmiyordu? Neden kimse aramamıştı bu ikizi?

Bir nefes alıp yatağına oturdu Asha. Ertesi gün döngüden çıkıp şehire gidecek, Enoch dışında herkese yeni kıyafetler alacaktı. Enoch'a almamasının sebebi onun yine her zaman ki gibi huysuz davranıp kıyafet istememesiydi. Eskilerle yetinirdi.

Asha aklında düşüncelerle bir an mutfağa gidip susuzluğunu gidermeye karar verdi. Yatağından kalkıp koridora çıktı. Merdivenlerden sessiz adımlarla inip mutfağa girdi. Bir bardak alıp kendine su doldururken arkasından tanıdık bir ses duydu.

"O rüya hakkında endişeleniyor musun?"

Asha bir an dondu. Şu küçük öykü yüzünden Horace'ın garip rüyasını unutmuştu bile. Sesini sahibini tanıyınca kendini rahatlamaya zorlayıp bardağı aldı ve bir yudum almadan önce mırıldandı.

"Aslına bakarsan pek sayılmaz. Küçücük bir öykü yüzünden bile tüm o rüyayı unuttum. Hatırlattığın iyi oldu..."

Bir kaç saniyelik duraklamadan sonra devam etti;

"Sen? Uyuyamadın mı?"

Enoch homurdandı, kollarını kavuşturup kapı pervazına yaslandı.

"Şu rüya yüzünden Uyuyamadım. Bana sorarsan saçmalığın tekiydi."

Asha alay edercesine güldü.

"Ah ama ikimizde biliyoruz ki Horace rüyalarında giysi dışında ne gördüyse oluyor, değil mi Enoch?"

Asha gözlerini alakasız bir yere dikti, ama baktığı yer önemli değildi, düşünüyordu. Enoch uzun bir sessizliğin sonunda konuştu.

"Tesadüftü-"

Asha sözünü kesti.

"Abe'in gittiğini de gördü. Ve yanılmadı."

Asha bu sefer gözlerini Enoch'a dikti. Tepkisini görmek istiyordu. Enoch sinirle bakışlarını kaçırdı. Uzun bir sessizliğin ardından alçak sesle, sanki kendi kendine mırıldandı.

"Yinede.. biraz bize odaklanmalısın. Abe gittiğinden beri oldukça ilgisizsin ve bazılarımız ilgini özlüyor."

Enoch bir an dondu. Kendi dediklerine Asha gibi şaşkınlıkla tepki verdi. Sonrasında homurdanarak daha yüksek sesle konuştu.

"Ben değil, tabii ki. Bunun hakkında düşüncelere kapılma."

Asha sessiz kaldı, gözleri hâlâ Enoch'taydı. Enoch'tan böyle birşey duymak.. nadirdi. Bardağından bir yudum su daha aldı.

Enoch, son bir kez Asha'ya göz ucuyla bakıp yaslandığı yerden çekildi. Asha'ya yaklaştı. Asha içgüdüsel olarak geriye bir kaç adım attı ama Enoch çoktan dibindeydi. Asha'yı bango ve kendisi arasında sıkıştırdı. Ellerini Asha'nın yanlarından arkasındaki bangoya yaslayıp yüzünü Asha'ya yaklaştırdı, burunları neredeyse birbirine değiyordu.

"Az önce söylediklerim hakkında tek bir kelime bile duymayacağım. Tek bir kelime bile. Anlaşıldı mı?"

Asha'nın gözleri Enoch'un gözlerinde kaldı, bu kadar yakın olmaları Asha'yı öldürüyordu neredeyse. Sonunda, titrek bir nefes alıp kafasıyla hafifçe onayladı.

Enoch bir kaç saniye hareketsiz kaldı, gözleri bir an Asha'nın dudaklarına kaydıktan sonra hızla geri çekildi ve arkasını dönüp odasına gitti.

Asha bir kaç saniye orada dikildi. Suyundan bir yudum daha alıp bardağı bıraktı ve sessiz ve yavaş adımlarla odasına girdi. Uyumak zor olsa da, sonunda huzurlu bir uykuya daldı.

Ertesi gün erkenden uyanıp gardırobunu açtı. En sevdiği, toz pembe elbisesini üzerine geçirip hızlı adımlarla odasından çıktı. Koridorda Bayan Peregrine'ın alışveriş için bıraktığı parayı alıp döngüden çıkmak için iki katlı büyük evden çıkıp mağaraya doğru koştu. Mağaradan geçip patikaya çıktı. Oradan da hızlı adımlarla ilerleyip küçük kasabaya giriş yaptı. Cadde de yürürken etrafı gözledi. Hep girdiği dükkana ulaştığında içeriye girip Emma ve Olive için onların tarzında güzel parçalar baktı.

Enoch dışında herkes için yeni parçalar aldığında dükkandan çıktı ama adımlarını durdurdu. İçinden bir ses dükkanda gördüğü o güzel gömleği Enoch'a almasını söylüyordu. Zaten fazladan para da kalmıştı. Asha da dayanamayıp tekrar dükkana girdi ve o gömleği aldı. Parasını ödeyip çıkmadan önce bir hediye paketi istedi. Çalışan gömleği güzelce katlayıp hediye paketine koyduktan sonra teşekkür etti, parasını ödeyip çıktı. Döngüye döndüğünde, hızlı adımlarla içeriye girdi, Enoch'unki dışında bütün alışverişini salona bırakıp merdivenlerden çıktı. Enoch'a vereceği gömleği şimdilik odasına koydu.

Şimdi Asha'nın içinin rahat etmesi gerekiyordu ama etmiyordu. Muhtemelen cadde de yürürken gördüğü bir satıcının sergilediği kılıçta kalmıştı aklı. Ama ne alakası vardı ki?

Asha uzun uzun düşündükten sonra bir ayrıntıyı hatırladı. Kılıcın üzerindeki işlemede tanıdık bir krallığın mührü vardı. Ayrıca açıklamasında da 'Carol Krallığı' yazıyordu. Ne yani? Tüm o öykü gerçek miydi?

More Chapters