Gözlerini açtığında odanın tavandaki çatlak çizgisi bile ona yabancı geliyordu.
Bir an hâlâ yabancının gözlerinin içine bakıyormuş gibi hissetti.
Ellerini yorganın üzerine koydu; avuçları soğuktu, tıpkı rüyada ki gibi.
Derin bir nefes aldı, ama nefes bile odanın havasına değil, rüyanın ağır, puslu havasına aitmiş gibi geldi.
Saati gözüne ilişti: 07:12.
Rüya cihazının yanındaki küçük kırmızı ışık hâlâ yanıyordu. O ışık, gece gördüklerinin gerçekten yalnızca bir "rüya" olmadığını haykırıyor gibiydi.
Yataktan kalkmaya çalışırken başı döndü.
Beyninin bir köşesinde yabancının sesi yankılandı: "Sınırı genişlet…"
Elen istemsizce başını salladı.
Bir anlığına odanın köşesinde, rüyada gördüğü o siyah siluetin durduğunu sandı. Gözlerini kırptı; köşe bomboştu.
Ama kalbi hâlâ oradaymış gibi çarpıyordu.
Mutfaktan gelen kahve kokusu bile ona ait değil, sanki başka bir zamanın kokusuymuş gibi hissettirdi.
Elen aynaya doğru yürüdü; gözaltlarındaki mor halkalar daha da belirginleşmişti.
Ve aynada, kendi bakışının arkasında… bir an için başka bir çift göz gördü.
O an anladı:
Rüya bitmemişti.
Sadece şekil değiştirmişti.
Telefonu masanın üzerinde titredi.
Ekranda tanımadığı bir numara vardı. Parmağını ekrana götürdü ama açmak yerine bir süre sadece baktı.
Numaradaki son dört rakam… rüyada gördüğü kapının kilit koduyla aynıydı.
Elen'in boğazı düğümlendi. Arama durdu.
Koridordan geçerken yerde, annesinin yıllar önce kaybettiğini söylediği gümüş bileziği gördü.
Üzerinde minik bir kum saati figürü vardı.
Elen onu alıp avucuna koyduğunda içinden, yabancı'nın sesine benzeyen bir fısıltı geçti:
"Zamanın sana ait değil…"
Mutfakta annesi kahvaltı hazırlıyordu. Elen sandalyeye oturur oturmaz, annesi sanki hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya başladı:
"Bu gece çok garip rüyalar gördüm, Elen. Sanki biri bana bir şey söylemeye çalışıyordu."
Elen'in kaşı hafifçe seğirdi.
"Ne söyledi?" diye sordu, sesi beklediğinden daha kısık çıktı.
Annesi düşündü, sonra omuz silkti. "Hatırlamıyorum… ama sürekli bir sayı yankılandı.20.07 gibi bir şeydi."
O an Elen'in midesi kasıldı.
Çatalı masanın üzerine bıraktı.
Rüya artık sadece ona ait değildi.
Kahvaltı bitmeden kalktı.
Ne annesinin sorularını cevapladı ne de gözlerine bakabildi.
Odanın kapısını kapatır kapatmaz rüya cihazını çekmeceden çıkardı.
Kablo hâlâ ılık, sanki gece boyunca hiç kapanmamış gibi.
Elen cihazın ekranına baktı.
Normalde sadece "Son Oturum" yazması gereken yerde başka bir kelime vardı:
"Devam ediyor."
Birden boğazına bir düğüm oturdu.
Aynadaki yansıması, başını kendisinden yarım saniye geç çevirdi.
Elen geri çekildi, kalbi deli gibi çarpıyordu.
O sırada telefon tekrar çaldı.
Ekranda yine o bilinmeyen numara.
Titreyen parmağıyla açtı.
Derin bir sessizlik… sonra yabancı'nın sesi:
"Artık uyanamayacaksın, Elen."
Hat kesildi.
Elen elinden telefonu düşürdü.
Ve odanın köşesinde, rüyadaki siyah siluet bu kez gerçekten vardı.