Zaman hızla geçiyordu. Shen ve Reynari arasındaki eğitim, ilk günlerin gerginliğinden sonra giderek daha verimli ve olağanüstü bir hale bürünmüştü. Özellikle üçüncü ve dördüncü günün sonunda, Reynari ateş konusundaki temel büyüleri oldukça sağlam biçimde kavramış, pratikte ustalaşmaya başlamıştı. Eğitim alanında, daha önce zorlandığı basit alev toplarını şimdi tek elini kullanarak rahatça şekillendirebiliyor, diğer eliyle de savunma veya yeni bir saldırı için gerekli hareketleri hazırlayabiliyordu. Shen, her günün sonunda aldığı notları okurken, Reynari'nin bu ilerlemesinin kendisini bile şaşırttığını fark etti. Artık ateş mızrağı, alev bariyeri, zincir alevi, büyüyen balon ateş topu, lav kıskacı ve yaylım alev noktası gibi türlü büyüleri art arda sıralayabiliyordu. Hatta bunları ufak tekniklerle birleştirip hızlı kombinasyonlar yapma becerisi de gösteriyordu.
Shen, dördüncü günün sabahında, eğitim alanının kenarında ayakta durup Reynari'yi izlerken ona gıpta dolu gözlerle baktı. Dişi varlık asasını hafif bir döngüyle savurduğunda bir alev bariyeri oluşturuyor, tam yan tarafa doğrulttuğunda ise alev mızrağı gibi uzun menzilli bir saldırıya geçiyordu. Bu aşamaya gelmenin sadece birkaç gün sürmesi ikisi için de ufak bir zaferdi. Shen, "Şu kadar kısa zamanda bu noktaya gelmen etkileyici," diye seslendi. Reynari, toza bulanan siyah-mor saçlarını geriye atarken gözlerinde hafif bir parıltı oluştu. "Başlarda aptalca gelmişti ama anlatma biçimin işe yaradı," dedi, sesi eskisine göre daha yumuşaktı. Yine de gururlu ifadesi hâlâ yüzünden okunuyordu.
Eğitim alanı, E.K.T binasının arkasında yer alıyordu. Yer yer mavi ve gri tonlarda kristal yüzeyler, ortada basit hedefler ve mankenler, aralarda ise ısınma ve büyü testleri için ufak platformlar sıralanmıştı. Dördüncü günün akşamüstü bir vaktiydi. Gökyüzünde Tonoflenya'nın iki güneşi, hafif eğimli bir ışıma yaparak sütunların gölgelerini uzatıyordu. Shen, Reynari ile kısa bir sohbetin ardından asasını beline koydu. "Daha büyük ateş büyülerine geçelim mi?" diye sordu nihayet. Reynari asasına sertçe dayandı, "Geçelim tabii," dedi, "daha neler öğrenebilirim bilmiyorum ama güçlü bir şey olsun." Shen ise kafasını sallayarak, "Alan etkili ve psişik güçlerini de ateşle birleştireceğin büyülere ihtiyacımız olacak," diye açıkladı. "Ama bu alanda yapmak tehlikeli, çok daha geniş bir yere ihtiyacımız var."
Reynari merakla kaşlarını kaldırdı. "Burada mı? Başka bir alan mı var?" Shen, "Penetalia'yla konuştum," dedi. "E.K.T kampüsünün dışında, platoya yakın geniş bir düzlük varmış. Orada büyük çaplı büyülerin denemelerini yapabiliriz. Yarın sabah oraya gideceğiz." Reynari, "Daha büyük büyüler, ha?" diye kısık sesle gülümsedi. "Demek yakıp yıkmaya değer bir yer bulduk." Shen içten bir kahkaha attı, "Umuyorum sadece pratikle sınırlı kalacaksın. Bir orduyla çarpışır gibi tozu dumana katmak istemem." Reynari hafif omuz silkti. "İyi, sabah görüşürüz," deyip asayı sırtına astı, sonra alandan ayrıldı.
Ertesi günün sabahında, Shen ve Reynari E.K.T binasından çıkıp platoya yakın bölgeye doğru yürüdüler. Yanlarında iki görevli daha vardı. Güneş hafif puslu bir ışık yayıyor, beyaz kristal tozlar etrafta uçuşuyordu. Shen, bölgeyi görünce ne kadar da geniş, dümdüz bir arazi olduğuna şaşırdı. Ufukta, yer yer kayalar ve dağ sıraları görünse de eğitim yapabilecekleri büyük bir boşluk bulmak zor değildi. Görevliler, "Biz kenardan izleyip güvenlik alırız," diyerek geri çekildi. Shen, Reynari'yi ortada durdurdu.
"Şimdi, 'meteor alevi' ve 'gökyüzü düşüşü' gibi alan büyüleri öğretmeye başlayacağız," dedi Shen ciddi bir ifadeyle. "Ayrıca 'yelpaze alevi', 'yangın noktacıkları', 'alev aurası' gibi saldırı ve savunmayı birleştiren büyüler var. Sonra psişik alev fırlatışı ve psişik alev balonu gibi, senin özel yeteneğinle bütünleşecek tekniklere geçeceğiz." Reynari kaşlarını kaldırdı. "Hepsi çok havalı isimler. Gerçekten yapabilecek miyim?" Shen, gülümseyerek, "Yaparsın. Senin kapasiten çok yüksek," dedi. "Ama temeli sağlam tutacağız."
Önce meteor aleviyle işe başladılar. Shen, "Bu büyüde, gökyüzünden ateş çağırıyorsun gibi görünüyor ama aslında enerjiyi toplayıp havaya savuruyorsun ve sonra geriye düşmesini sağlıyorsun," diye anlattı. Göstermek için kollarını gökyüzüne kaldırdı, asasını diklemesine çevirdi, yavaşça döndürdü ve "Şimdi," diyerek minik bir ateş küresini göğe doğru fırlattı. Küre çok yükselmese de alçak bir irtifada durup tekrar yere düşer gibi parladı. Tabii Shen kasıtlı olarak minik boyutta tuttu. Reynari gülümsedi, "Aaa, o kadar da zor değilmiş." Shen, "Hadi sen dene, ama önce ufak boyutlarda," diye uyardı.
Reynari, asasını çift elle tuttu. Bir süre odaklandı, nefesini düzgünce ayarladı. Sonra ateş küresini gökyüzüne doğru atacakmış gibi bir hareket yaptı. Yaklaşık on metre kadar yükseğe küçük bir alev topu gönderebildi, ama geri düştüğünde meteor gibi bir patlama yapamadı. Sadece yere hafif bir kıvılcım hâlinde çarptı. "Az oldu," diye homurdandı. Shen sabırla izledi, "Merak etme, boyutunu büyütürsen tehlikeli patlama yapabilirsin," dedi. "O yüzden ufak ufak başlayacağız."
Zamanla Reynari, gökyüzü düşüşü tekniğine de geçti. Bu sefer asasını hafifçe yatayda çevirip, gökte imaj oluşturarak birden çok alev topunu çağırır gibi yansıttı. Fakat üst üste bindirmekte zorlanıyordu. Shen, "Psikik gücünü kullanabilirsin," diye hatırlattı. "Hafif telepatik bir kılıf yarat, alev toplarını orada tut, sonra bırak." Reynari, "Telepatiyi ateşle nasıl birleştireceğim?" diye sordu. Shen, "Aklındaki resme inandır. Mesela altı tane alev topu gökyüzünde asılıymış gibi düşün. O zaman orada kalırlar," diyerek kısa bir teknik verdi. Reynari bu öneriyi denedi; ilk başta üç topu havada asılı tutmayı başardı. Biraz dengesizdi ama yine de kayda değerdi.
Öğleye doğru, "yelpaze alevi" ve "yangın noktacıkları" denemelerine geçtiler. Yelpaze alevi, asayı baş tarafında tutup geniş bir yay çizerek ateşi önünde yelpaze biçiminde salmaktı. Shen bu hareketi gösterirken, bacaklarını hafifçe yana açıp dengeli bir duruş aldı. "Asayı göğüs hizasında tut, sonra bilek ve dirsekle genişçe aç," dedi. Reynari denediğinde, alev sağa sola kıvrılarak bir yelpaze gibi yayıldı. Tabii ki tam istenen homojenliği yakalayamadı ama alevlerin kavis alarak geniş bir alana yayılması çok etkileyici duruyordu. "İleride bu tekniği savunmada ya da kalabalık düşmana karşı saldırıda kullanabilirsin," dedi Shen.
Yangın noktacıkları ise ufak ufak ateş odakları oluşturup, düşmana veya etrafa dağınık hâlde saldırma yöntemiydi. Reynari, elini hafifçe yan tarafa açarak, beş ufak alev topunu arka arkaya fırlatma alıştırmaları yaptı. Bir süre sonra yoruldu, çünkü her topu oluşturmada belli bir zihinsel efor gerekmekteydi. Shen destekleyici yorumlarla onu motive etti, "Çok güzel gidiyorsun. Zamanla bu beş yerine on, yirmi topu da idare edebilirsin." Reynari nefes nefese, "Kolay değilmiş," diye itiraf etti. "O kadar topu ayrı ayrı kontrol etmek… Bende mi hata var?" Shen, "Aslında gayet iyi. Hata yok, sadece pratikle geliştireceksin," diyerek gülümsedi.
Ardından "alev aurası" ve "psişik alev fırlatışı" denemeleri yaptılar. Alev aurası, büyücü veya varlığın kendi etrafında dönüştürdüğü ısıl kalkan gibi bir şeydi. Etrafına sıcaklık yayarak yakına gelen saldırıları yakabiliyor ya da püskürtebiliyordu. Reynari, "Bunu tam sevdim," diyerek heyecanla denedi. Avuçlarını göğüs hizasında tutup, kollarını yavaşça açtı. Alevler beline kadar uzanan bir çember oluşturdu. Birkaç saniye stabil durdu, sonra çember bozuldu. Shen, "Çok iyi başlangıç. Uzun süre tutabilmen için zihnini sabit tutman gerek," diye uyardı.
Psikişik alev fırlatışı ise tam Reynari'nin alanına giriyordu. Ateş topunu fiziki bir dokunuş olmadan, zihinsel bir itiş gücüyle ileri doğru hızlandırıyordu. Shen, "Burada senin psişik yönün devreye girecek. Avcunda ateşi oluşturduktan sonra asayı kullanmadan, doğrudan zihninle iteceksin," diye açıkladı. Reynari, "Daha önce benzer saldırılar yapıyordum ama bu kadar büyük alev formunda değil," dedi. Birkaç kere deneme yaptı. İlkinde, alev topu savrulup yan tarafta patladı. Shen hemen kenara sıçrayıp korunma kalkanını kullanmak zorunda kaldı. Reynari özür diler gibi baktı ama bir şey demedi. İkinci ve üçüncü denemede, topu daha düzgün biçimde ileri fırlattı. Kullandığı psişik basınç, ateşin hızını ve nüfuzunu arttırdı.
Öğleden sonra ise "psişik alev balonu, oksijen rezonansı, zemin alevi, yakar güç, fırın vuruşu" gibi isimleri de Shen saydı, ama bunların hepsini bir günde öğretmeye kalkmadı tabii. Her bir büyü, kendi içinde farklı formüller ve hareketler gerektiriyordu. Psişik alev balonu, kocaman bir ateş küresini telekinetik bir kalkanla sarıp sürüklemek üzerine kuruluydu. Reynari, "Bunu severim," diyerek denedi ama yüksek efor yüzünden çok çabuk yoruldu. Shen, "Aceleye gelmez, bu gerçekten ileri seviye," diye uyardı. Yakar güç, bir nevi yakın dövüş sırasında ellerine ya da silaha yüksek ısı yüklemekti. Zemin alevi, ayağın altından başlayarak dalga şeklinde düşmana ulaşan bir ateş kabarcığıydı. Fırın vuruşu ise asayla tek, güçlü bir isabet anında rakibi saracak bir ısı dalgası yaratıyordu.
Bu derslerin tümü teknik açıdan oldukça karmaşıktı. Reynari, yorulana dek pratik yaptı. Arada bir, Shen'in öğretiş biçiminden etkilendiğini hissettirir bakışlar atıyordu. Eskisi gibi iğneleyici, sert tavırları törpülenmişti. Artık şaka yapar gibi sırıtarak "Biraz daha göster bana," diyordu. Shen de içtenlikle hepsini anlatıyor, hiçbir bilgiyi saklamıyordu. Bu durum dişi varlığın kalbinde bir yakınlık oluşturdu. Başından beri kimse ona her şeyi bu kadar açıklıkla ve dürüstçe sunmamıştı.
Günler geçtikçe, araları neredeyse dostluğa dönüştü. Eğitim aralarında sohbet ediyor, Shen kendi dünyasından, gezegenler arası yolculuklarından, Malken dışındaki maceralarından söz açıyordu. "İlk defa yükseliş yaşadığımda, ben de senin gibi sabırsızdım," diyerek hikâyeler anlatıyordu. Reynari başta sıkılıyor gibi görünse de, sonra Shen'in evrenin farklı köşelerini anlatışına hayranlık duyar oldu. Uzayda yıldız geçitlerinin, boyut sıçramalarının, tuhaf ırkların bulunduğunu öğrendikçe gözleri parıldıyordu. Bir gün, aniden Shen'e "Beni de götürür müsün?" diye sordu. Shen şaşırdı, "Nereye?" der gibi bakınca, Reynari "Sen nereye gitsen, ben de geleyim istiyorum," dedi. "Evreni birlikte keşfedelim. Burada boş boş kalmaktansa senin yanında olmak istiyorum." Shen, beklenmedik bu talep karşısında gülümsedi. "Senin gibi başlangıçta beni öldürecekmiş gibi duran biri şimdi benimle gelmek mi istiyor?" diye espri yaptı. Reynari dudaklarını büzdü, "Dalga geçme. Ciddiyim," diye homurdandı. Shen, "Eğitimin tamamlanınca bakarız," dedi onu yumuşakça oyalamaya. "Ama sırf hevesle değil, gerçek bir yolculuk sabır ve fedakârlık ister." Reynari gözlerini devirdi, "Hepsi lâf, belki de hiç düşünmeyeceksin," diyerek surat astı. Yine de Shen bu tavrının ardında bir duygusallık sezdi.
Böylece haftalar süren eğitim süreci devam etti. Reynari'nin kıyafetleri de değişti; ilk günler parlak mor giysiler giyer, sert zırh parçaları takardı. Şimdi ise eğitim için daha uygun, hafif ama dayanıklı siyah bir cübbe benimsedi. Omuzlarında küçük metal koruyucular, belinde ince bir kemer vardı. Asasını göğüs hizasında rahatça taşıyabiliyordu. Yüz ifadesi de sertten, daha sakin bir tavra döndü. Hâlâ burnu dik, gözleri keskin olsa bile Shen'le sohbet ederken gülümsemeyi öğrenmişti. Shen ise beyaz saçlı, uzun boylu yapısıyla her an sahnede hazır bir eğitmen duruşu sergiliyor; el hareketleri, beden dili ve yeri geldiğinde teknik notlarla Reynari'ye kılavuzluk ediyordu.
Zamanla Penetalia'yla Shen pek sık görüşemedi. İkisi de yoğundu: Penetalia kurumun yeni gelen varlıklarıyla ilgileniyor, Shen ise Reynari'ye büyük alev büyülerini öğretmekle uğraşıyordu. Yine de Shen'in kafasında arada bir Penetalia'nın garip astral bedenini, o hissi hatırlayan anılar beliriyor, dudaklarında belirsiz bir gülümsemeye dönüşüyordu. "Belki en yakın zamanda tekrar buluşuruz," diye içinden geçiriyordu. "Ama şimdi Reynari merakla bekliyor."
Bir öğle sonrası, Reynari yine Shen'in odasının önüne geldi ve kapıyı üç kez tıklattı. Shen açtığında, onun yüzünde farklı bir ifade gördü: Hafif bir heyecan, hafif çekingen bir duruş. Bu duruş anında, "Hey, yine mi pratik?" diye sordu Shen. Reynari dudaklarını yalayıp "Aslında evet, ama… Bir şey daha var. Söylemiştim ya, sen buradan gidince… Beni de götür." Shen hafif bir şaşkınlık yaşadı. "O konuyu hâlâ düşünmem lazım," diyerek yavaşça kapıyı kapattı ve ikisi yan yana oturdular. Reynari derin bir soluk alıp "Bak, eğer ben senin yanında evreni gezebilirsem, görebilirim de. Burada… her şey sıkıcı geliyor," diye açıkladı. Shen, "Anlıyorum, ama bu kararı hemen veremem. Hem E.K.T ve Penetalia buradayken seni kolay kolay bırakmazlar mı, bilmiyorum," dedi. Reynari hışımla "Ben kendim karar veririm," diye çıkıştı. Sonra yumuşayıp "Tabii ki senin onayını da almam gerek," diye ekledi. Shen, "Düşüneceğim," dedi hafif bir gülümsemeyle. Reynari, "Yani dalga geçiyorsun," diyerek suratsız bir ifade takındı, ama Shen'in bakışlarından gerçekten ümitli olduğu anlaşılıyordu.
Böylece eğitim süreci böyle devam etti. Günler haftalara dönüştükçe, Reynari'nin alev büyülerindeki ustalığı göz kamaştırıcı düzeye ulaştı. Meteor alevlerini çok daha stabil hâle getirmiş, psişik alev balonunu istediğinde büyütüp küçültebiliyordu. Oksijen rezonansı gibi incelikli bir teknikle, havadaki oksijeni yoğunlaştırıp alevi besleyerek sıradan ateşten çok daha sıcak bir alev yaratmayı başarır olmuştu. En önemlisi, eskiden hırçın ve asabi olan Reynari, Shen'e karşı derin bir saygı ve minnettarlık besler hâle gelmişti. Arkadaş gibi davranıyor, eğitim arasında şakalar yapıyor, her şeyini Shen'le paylaşmaya başlamıştı.
Shen'in kendi dünyasını anlatışı da dişi varlıktaki merakı kamçılamıştı. Anlattığı evrenler arası geçitler, büyü kristaliyle çalışan gemiler, tanıştığı farklı ırklar... Reynari bu hikâyelerle âdeta büyüleniyor, "Yanında gelmeyi o kadar istiyorum ki," diyerek dile getiriyordu sık sık. Shen, her defasında "Önce eğitimini tamamlayalım," diye geçiştiriyor ama gözlerinde "Belki" diye bir ihtimal olduğunu da gösteriyordu. Bu, aralarındaki bağı daha da güçlendiriyordu. Reynari, zamanla Shen'in ipuçlarını çakıyor, eskiden dalga geçtiği "nutuk"ları bile ilgiyle dinliyordu.
Artık günlerin sonuna doğru, Shen "Bu kadarı yeterli," dediğinde Reynari itiraz ediyordu: "Biraz daha çalışsak," diye. Shen, "Daha fazlası vücuduna zarar verir, çok yoruluyorsun," diyordu. Bir keresinde Reynari öylesine ateş büyüleri peş peşe yapmıştı ki, dizlerinin bağı çözülerek yere çökmüş, Shen onu kollarından tutup ayağa kaldırmıştı. "Yeter, hevesine kapıldın yine," diyerek sitemde bulunduğunda Reynari, "Ama sen her şeyi göstermekten çekinmiyorsun, ben de hepsini öğrenmek istiyorum," demişti. Bu sözler, Shen'i hem sevindirdi hem de hüzünlendirdi. Çünkü dişi varlık gerçekten kendini bambaşka birine dönüştürüyor, Shen'e muhtaç olmaya başlamıştı.
Bir akşamüstü, Shen ve Reynari son pratiklerini tamamladıktan sonra alandan ayrıldılar. Reynari, "Shen?" diye seslendi, adımlarını durdurdu. Shen de dönüp baktı. "Ben… seninle gelmek istediğimi yine söylüyorum. Eğitim bitince lütfen beni geride bırakma," dedi. Shen, yumuşak bir sesle, "Bunu düşüneceğim," diye karşılık verdi. Reynari hafifçe gülümsedi, eskisi gibi iğneleyici bakış yerine bir sıcaklık yansıdı. Dudaklarını büzerek "Tamam, bakalım," diye belirtti. Bu tavrı Shen'i güldürdü. "Hadi yarın kaldığımız yerden," diyerek sırtını sıvazladı. İkisi ayrı yönlere gitti.